10 Mayıs 2025 Dünya Sağlık İçin Hareket Et Günü

 

Fiziksel aktivite, günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullanarak enerji tüketimi ile gerçekleşen herhangi bir bedensel hareket olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığının geliştirilmesinde katkı oluşturmanın yanı sıra toplum refahını, çevrenin korunmasını teşvik ederek gelecek nesillere yönelik bir yatırım oluşturmaktadır.

Hareketsiz yaşam, modern toplumlar için en önemli problemlerin başında yer almaktadır. Fiziksel inaktivite kalp hastalıkları, inme, Tip 2 diyabet, demans, meme ve kolon kanseri gibi çeşitli kronik hastalıkların riskini arttırmaktadır. Fiziksel aktivite yapmayan bireylerin ölüm riski aktif bireylere göre %20 ila %30 daha fazladır.

 Fiziksel hareketsizlik yalnızca yetişkinler için değil, çocuklar ve gençler için de ciddi bir sağlık riski taşımaktadır.

Bakanlığımızca yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2017 verilerine göre 15 yaş ve üzeri bireylerde düşük fiziksel aktivite düzeyinin cinsiyete göre dağılımı kadınlarda %53,1 iken erkeklerde %31.7’dir.

Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte yürütülen Türkiye Çocukluk Çağı (ilkokul 2. Sınıf öğrencileri) Şişmanlık Araştırması COSI-TUR 2022 sonuçlarına bakıldığında ailelerin ifadelerine göre çocukların %74,8’i spora vakit ayırmamaktadır. Çocukların %19,3’ü haftada “1 saat ve altında” ve %5,0’i haftada “2-7 saat arasında” spora vakit ayırmaktadır.

Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için haftada 150 dakikalık (haftanın 5 günü 30 dakikalık) orta şiddette bir egzersiz yetişkinler açısından yeterlidir. 1-4 yaş arası çocuklar, gün içinde farklı şiddetlerde toplam 180 dakikalık fiziksel aktivite yapmalıdırlar. 5-18 yaş arasındaki çocuk ve ergenler için ise, günde 60 dakika, orta şiddetliden yüksek şiddetli aktivitelere doğru şiddeti değişen aktiviteler önerilmektedir. Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı koruyup geliştirebilmek için düzenli fiziksel aktivite yapılmalı ve yaşamın bir parçası hâline getirilmelidir.

Orta şiddetli aktiviteler sırasında kişi konuşabilir fakat şarkı söyleyemez. Hızlı yürümek, düşük tempolu koşular, dans etmek, ip atlamak, yüzmek, masa tenisi oynamak, yavaş tempoda bisiklet sürmek vb. orta şiddetli aktivite örnekleridir.

Yüksek şiddetli aktiviteler sırasında kişi, aktivite sırasında nefesi kesilmeden birkaç kelimeden fazlasını konuşamaz. Tempolu koşu, basketbol, futbol, voleybol, hentbol ve tenis oynamak, step-aerobik derslerine katılmak, tempolu dans etmek vb. yüksek şiddetli aktivite örnekleridir.

Fiziksel aktivitenin arttırılması sadece bireysel değil toplum tabanlı, çok sektörlü, multidisipliner ve kültürel yaklaşım gerektirmektedir. Bu nedenle toplumun obezite ile mücadele konusunda bilgi düzeyini artırmak, yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmasını teşvik etmek ve böylece ülkemizde obezite ve obezite ile ilişkili hastalıkların (kalp-damar hastalıkları, diyabet, bazı kanser türleri, hipertansiyon, kas-iskelet sistemi hastalıkları vb.) görülme sıklığını azaltmak amacıyla Bakanlığımız tarafından Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı hazırlanmış ve uygulanmaktadır. Programda toplumda fiziksel aktivitenin önemi ve sağlık üzerine etkileri hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla fiziksel aktivite ile ilgili özel günlerin kutlanması da yer almaktadır.

10 Mayıs Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde fiziksel aktivitenin yararları konusunda toplum bilincini oluşturmak, iyi uygulamalara dikkat çekmek ve fiziksel aktivitenin yararlarını savunmak, yaşamın her alanında ve her yerde (okul, ev, işyeri vb.) toplum genelinde fiziksel aktiviteye katılımı arttırmak, sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını teşvik etmek için “Sağlık İçin Hareket Et Günü” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda 10 Mayıs her yıl 81 ilimizde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

9 Mayıs 2025 tarihinde Ankara İl Sağlık Müdürlüğü ve Gölbaşı İlçe Sağlık Müdürlüğü ev sahipliğinde, “Dünya Sağlık İçin Hareket Et Günü” etkinlikleri Gölbaşı Kaymakamı Sn. Erol Rüstemoğlu, Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Dairesi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, Ankara İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Ali Niyazi Kurtcebe, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Oğuz Sarıyıldız, Başkan Yardımcıları Uzm. Dr. Hasan Gül ve Dr. Beyhan İnce ile birlikte halkın yoğun katılımıyla Gölbaşı ilçemizde gerçekleştirilmiştir.

 

                                             10 Mayis Dunya Hareket Et Gunu 2025.jpg210 Mayis Dunya Hareket Et Gunu 2025.jpg3 

 

                                                                                                                             10 Mayis Dunya Hareket Et Gunu 2025.jpg4

Kuru Baklagillerin Beslenmedeki Yeri

Kuru Baklagil Çeşit ve Türleri:

Kuru baklagiller, Fabaceae (baklagiller) familyasına ait olan ve olgunlaştıktan sonra kurutularak tüketilen bitkisel gıdalardır. Türkiye’de yaygın olarak tüketilen başlıca kuru baklagil türleri şunlardır:

  • Kuru fasulye (Phaseolus vulgaris)
  • Nohut (Cicer arietinum)
  • Mercimek (Lens culinaris; kırmızı, yeşil, sarı)
  • Barbunya
  • Bakla (Vicia faba)
  • Bezelye (Pisum sativum)
  • Soya fasulyesi (Glycine max)
  • Maş fasulyesi, Börülce, Lupin (Acı bakla) gibi yerel veya daha az bilinen türler

Bu türler, iklim koşullarına bağlı olarak farklı bölgelerde yetiştirilmektedir. Anadolu, kuru baklagil çeşitliliği bakımından zengin bir coğrafyadır.

Beslenmedeki Önemi

Kuru baklagiller, hem makro hem de mikro besin öğeleri açısından zengin kaynaklardır. 100 gram kuru baklagilde yaklaşık olarak:

  • 20-25 g protein
  • 55-60 g kompleks karbonhidrat
  • Yüksek miktarda diyet lifi (10-15 g)
  • Demir, çinko, magnezyum, folat ve B vitaminleri bitkisel kaynaklı olarak bulunur.

Kuru baklagillerin özellikle kırmızı et yerine kullanılması, sürdürülebilir beslenme ve çevresel etkilerin azaltılması açısından da önemlidir. Bitkisel protein kaynakları olmaları sebebiyle, vegan ve vejetaryen diyetlerde temel bir besin grubunu oluştururlar.

Kuru Baklagil ve Sağlık İlişkisi

Kuru baklagillerin düzenli tüketimi, birçok kronik hastalığın önlenmesi ve yönetiminde etkili bulunmuştur. Bilimsel kanıtlar aşağıdaki alanlarda kuru baklagillerin olumlu etkilerini ortaya koymaktadır:

Kardiyovasküler Hastalıklar: Kuru baklagillerin kolesterol düşürücü etkileri vardır. Lif içeriği sayesinde LDL kolesterolü azaltır.

Tip 2 Diyabet: Düşük glisemik indeksli olmaları nedeniyle kan şekeri kontrolünde olumlu etki sağlar.

Obezite: Tokluk hissi vererek kilo kontrolünü destekler.

Sindirim Sağlığı: Lif içeriği sayesinde bağırsak hareketlerini düzenler, bağırsak mikrobiyotasını olumlu yönde etkiler.

Kanser: Özellikle kolorektal kanser riskini azaltmaya yardımcı olduğu bildirilmektedir.

Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER)  önerilerine göre yetişkin bireylerde et ve ürünleri, tavuk, balık, yumurta ve kuru baklagil tüketiminin her gün 1.5 porsiyon tüketilmesi önerilmektedir. Kuru baklagil tüketiminin haftada yaşa ve cinsiyete göre yetişkin bireylerde 3 porsiyon olması gerektiği belirtilmektedir.

Kuru baklagiller hem ekonomik hem de sürdürülebilir beslenme açısından stratejik öneme sahiptir. Türkiye’nin geleneksel beslenme kültüründe yaygın bir yeri vardır.

Kaynak; Ulusal Beslenme Konseyi Kurubaklagiller Bilim Komisyonu Raporu - 2022

Sağlık İçin Ofis Egzersizleri

 

Fiziksel aktivite, günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullanarak enerji tüketimi ile gerçekleşen herhangi bir bedensel hareket olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığının gelişimine katkı vermesinin yanı sıra toplum refahını, çevrenin korunmasını teşvik ederek gelecek nesillere yönelik bir yatırım oluşturmaktadır.

Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır. Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı koruyup geliştirebilmek için düzenli fiziksel aktivite yapılmalı ve yaşamın bir parçası hâline getirilmelidir.

İyi uygulamalara dikkat çekmek ve fiziksel aktivitenin yararlarını savunmak, yaşamın her alanında ve her yerde (okul, ev, işyeri) toplum genelinde fiziksel aktiviteye katılımı arttırmak önem arz etmektedir. Bu amaç ile 7 Nisan 2025 tarihinde Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Daire Başkanlığı öncülüğünde Fzt. Selda Dikici’nin eşliğinde ofis egzersizleri başlatılmıştır. Söz konusu egzersiz programı hafta içi her gün saat: 10:30’da gönüllü tüm personelin katılımı ile gerçekleştirilmektedir. Söz konusu programda ek olarak Daire Başkanlığı bünyesinde bulunan diyetisyenler tarafından sağlıklı beslenme önerileri verilmektedir.

 

 

                                                      Selda dikici egzersiz.4                         Selda dikici egzersiz.2

 

 

                                                                                 sabah egzersizleri

Arı Ürünlerinin Beslenmedeki Yeri

 

Türkiye, dünya bal üretiminde önemli bir konuma sahiptir; uygun iklim koşulları, zengin flora ve arıcılık potansiyeli sayesinde Çin’den sonra ikinci sıradadır.

Arı ve arı ürünleri (bal, polen, propolis, arı sütü, arı zehri), besin değeri ve sağlık üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle önemlidir. Bal, doğal bir enerji kaynağı olup antioksidan ve antimikrobiyal özellikler taşır. Polen, vitamin ve mineral açısından zengindir; bağışıklık sistemini destekler. Propolis, enfeksiyonlara karşı koruyucu etki gösterir. Arı sütü, hücresel yenilenmeyi teşvik ederken arı zehri, bazı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. Ancak yan etkileri ve alerjik riskler nedeniyle dikkatli tüketilmesi önerilir.

Arı ürünlerinin doğru saklanması, besin değerlerinin korunması için önemlidir. Bal: Serin, karanlık ve kuru bir ortamda, ısıya ve nem değişikliklerine maruz kalmadan saklanmalıdır. Buzdolabında saklanması kristalleşmeyi hızlandırabilir. HMF (Hidroksimetilfurfural), balın kalitesini belirleyen önemli bir kimyasal bileşiktir. Doğal olarak düşük seviyelerde bulunur, ancak balın yanlış saklanması, yüksek sıcaklıklarda işlenmesi veya uzun süre bekletilmesi HMF seviyesini artırır. Yüksek HMF düzeyleri, balın doğal yapısının bozulduğunu ve besin değerinin azaldığını gösterebilir. Türk Gıda Kodeksi’ne göre, balda HMF miktarı 40 mg/kg’ı aşmamalıdır (tropikal bölgelerde 80 mg/kg). HMF düzeyinin düşük tutulması için bal doğru sıcaklıkta (20-25°C) ve karanlık ortamda muhafaza edilmelidir. Propolis: Alkol veya su bazlı damlalar buzdolabında, propolis özü ise karanlık ve serin bir yerde saklanmalıdır. Polen: Buzdolabında veya dondurucuda saklanmalı, nemden korunmalıdır. Arı Sütü: Hızla bozulabileceği için buzdolabında (0-5 °C) saklanmalıdır. Her ürün hava geçirmeyen kaplarda muhafaza edilmelidir.

Balın glisemik indeksi (GI) şekerden düşüktür, ancak kan şekerini yükseltebilir. Ölçülü tüketim önemlidir. Propolisin, kan şekeri düzeylerini dengelemeye yardımcı olabileceği bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Polen, antioksidan içeriği ile insülin duyarlılığını artırabilir, ancak yine dikkatli tüketilmelidir. Arı Sütü ise glikoz metabolizmasını destekleyebilir, ancak tüketim dozu önemlidir.

Tüm arı ürünleri, diyabet hastalarının doktor veya diyetisyen kontrolünde kullanması gereken besinlerdir.

Arı ürünleri farklı besin değerleriyle sağlık için faydalıdır. Bunları içerik bazında incelersek;

  • Bal: %80 doğal şeker (glikoz, fruktoz), %17 su, B ve C vitamini, potasyum ve antioksidan içerir.
  • Polen: %20-25 protein, B kompleks vitaminler, mineraller (çinko, magnezyum) ve lif açısından zengindir.
  • Propolis: Flavonoidler, polifenoller, vitaminler ve antimikrobiyal bileşenler taşır.
  • Arı Sütü: B5 ve B6 vitamini, amino asitler ve mineraller içerir, bağışıklık sistemine destek sağlar.

Çocuklar İçin Tüketim Önerileri:

Bal: 1 yaşın altındaki çocuklarda botulizm riski nedeniyle verilmemelidir. 1 yaş sonrası ölçülü şekilde tüketilebilir.

Polen ve Propolis: Küçük miktarlarda (örneğin yarım çay kaşığı) başlayarak, alerjik reaksiyon belirtileri izlenmelidir.

Yetişkinler İçin Tüketim Önerileri:

Bal: Günlük 1-2 yemek kaşığı tüketilebilir.

Propolis: Damla veya kapsül formunda bağışıklık destekleyici olarak kullanılabilir.

Polen: Günde 1-2 çay kaşığı tüketilmesi önerilir.

Alerjik bireyler için dikkatli tüketim önerilir.

 

Kaynak; Ulusal Beslenme Konseyi Arı Ve Arı Ürünleri Bilim Komisyonu Raporu - 2022

Ramazan Bayramı İçin Sağlıklı Beslenme Önerileri

On bir ayın sultanı Ramazan  ayından sonra Ramazan Bayramının da sağlıklı bir şekilde geçirilmesi önemlidir. Geleneksel olarak bayramda tüketimi artan şeker, çikolata, özellikle hamur işleri (baklava, börek vb.) gibi gıdalar kan şekerini hızla yükselten ve enerji içeriği yüksek gıdalardır. Oruç tutarken gün içinde besin tüketmemeye alışmışken bayramda birdenbire bu gıdaların sık ve çok tüketilmesi sindirim sistemi problemlerine ve kan şekerinin hızlı yükselmesine sebep olarak çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir. Bu nedenle bayram süresince besin tüketimimize dikkat edilmeli, aşırıya kaçılmamalı, yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri unutulmamalıdır.

Ramazan dolayısı ile beslenme düzeninde meydana gelen değişiklikler; Ramazan Bayramı’nda öğün sayısının artmasına ve daha fazla yemek yeme istediğinin oluşmasına sebep olabilmektedir. Tekrar değişen yeme düzeni ile kişiler bazı sindirim sistemi rahatsızlıkları ile karşılaşabilirler.

Bayram süresince de yeterli ve dengeli beslenmek için, sağlıklı beslenme tabağında yer alan beş temel besin grubunda bulunan besinlerden yeterli miktarlarda tüketilmesi önerilmektedir.

Bu besin grupları;

  • Süt ve süt ürünleri grubu
  • Et-yumurta-kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye) ile yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem) grubu
  • Sebzeler grubu
  • Meyveler grubu
  • Ekmek ve tahıllar bu gruplardır.

RAMAZAN BAYRAMINDA ÖNERİLERİ;

1.         Ramazan ayının sonlanması ile tüketilecek yiyeceklerin miktarı aniden arttırılmamalıdır. Öğün sayısında ve ara öğünlerde dikkatli olunmalıdır.  

2.         Bayram sabahı hafif bir kahvaltı ile güne başlanmalıdır. Kahvaltıda kızartma, kavurma yöntemleriyle pişirilmiş besinler tercih edilmemelidir. Domates, salatalık, maydanoz, taze biber vb. çiğ sebzeler bolca tüketilmeli, az tuzlu peynir tercih edilmelidir. Haşlanmış yumurta tercih edilmelidir. Sucuk, salam, sosis vb. yağlı besinlerden, börek vb. hamur işi gıdalardan sakınılmalıdır. Beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmeklerinin tercih edilmesi kan şekerini kontrol altında tutar ve tokluk hissi verir.

3.         Besinler iyi çiğnenmeli, yemekler hızlı yenmemelidir.

4.         Ramazan Bayramı süresince mide ve bağırsak rahatsızlıkları yaşanmaması için fazla şeker ve şekerli gıdaların (tatlılar, çikolata vb.) tüketimine dikkat edilmeli ve aşırı yeme eğiliminden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

5.      Özellikle bayramda tatlı tüketimi çok isteniyorsa hamurlu, şerbetli tatlılar yerine küçük porsiyonlar halinde sütlü tatlılar, taze veya az miktarda kuru meyveler; şerbetler yerine şekersiz veya az şekerli komposto/hoşaf suları, az şekerli limonata, ayran gibi içecekler tercih edilebilir.

6.         Sindirim sisteminin düzenli çalışması ve kabızlıktan korunmak için lif (posa) içeriği yüksek olan sebze, meyve ve kuru baklagiller tüketilmelidir. Yetişkin bireyler imkânlar dâhilinde günde en az 3 porsiyon sebze ve 2 porsiyon meyve tüketmelidirler. Lif (posa) içeriği yüksek bu besinler aynı zamanda kan şekerinin de hızla yükselmesini engellerler.

7.         Diyabet, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon gibi kronik hastalığı olanlar uyguladıkları diyete bayram süresince de özen göstermelidirler.

8.         Ramazan ayı boyunca su ve sıvı tüketimin azalmasından dolayı vücutta oluşabilen sıvı kaybının yerine konması için günde en az 2,5- 3 litre sıvı alınmalı; sıvı tüketimini artırmak amacıyla su, ayran, az şekerli limonata, az şekerli/şekersiz komposto/hoşaf gibi sıvı gıdalar gün içinde tüketilmelidir. Günde 8 su bardağı su içiniz şeklindeki öneriler bazı bireyler için yetersiz, bazıları için ise fazla olabilir. Bununla birlikte iyi bir hedef olarak düşünülmelidir. Günlük su gereksinmesi: 35 mL x vücut ağırlığı (kg) şeklinde hesaplanabilir. 

9.         Tüm bireyler özellikle de yaşlı ve tansiyon hastası olanlar çay, kahve gibi kafein içeriği yüksek içecekleri gün boyu fazla miktarda tüketmemelidirler.

10.       Ramazan boyunca gece kalkıp sahur yemeği yemek, ramazandan sonra gece yeme alışkanlığı şeklinde sürdürülmemelidir. Bayram süreci ile birlikte kişiler uyku düzeni ramazan öncesi düzenlerine dönmeli böylece gece yemeleri alışkanlığının önüne geçilmelidir.

11.       Ramazan ayı boyunca enerji harcamamak için azaltılan fiziksel aktivitenin bu dönemin sonlanmasıyla birlikte arttırılması yararlı olacaktır.

12.     Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır. Ramazan ayı boyunca azalan fiziksel aktivite miktarının bayram ile birlikte artırılması uygun olacaktır. Bayram süresince ziyaretlerimize mümkün oldukça yürüyerek gidebiliriz. Özellikle iftardan sonra yürüyüş alışkanlığı kazandıysak bunu bayram ve sonrasında da devam ettirebiliriz. Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı koruyup geliştirebilmek için fiziksel aktivitenin düzenli yapılması ve yaşamın bir parçası hâline getirilmesi önemlidir. Yetişkin bir birey için haftalık en az 150 dakika orta şiddetli fiziksel aktivite ( Örn: haftada 30 dakikadan 5 gün tempolu yürüyüş) veya haftalık 75 dakika yüksek şiddetli fiziksel aktivite (basketbol, tenis, yüzme vb) önerilmektedir. 

            Ramazan ayı boyunca öğün sayısının azaldığı ramazan beslenmesinin ardından bayram ziyaretleri sebebiyle artan öğün sayısı hazımsızlık, kabızlık gibi çeşitli sindirim sorunlarına sebep olabilmektedir.  Fiziksel aktivitemizi artırarak bu şikayetlerin önüne geçebiliriz. Fiziksel aktivitenin kan şekeri ve kolesterolü azaltmaya, kilo kontrolünün sağlanmasına ve bağırsak hareketlerini arttırmaya yardımcı olduğu unutulmamalıdır. 

Publish modules to the "offcanvs" position.