Dünya Antimikrobiyal Direnç Farkındalık Haftası
Antimikrobyal direnç (AMD) giderek artan yüzdeleri, ortaya çıkan yeni direnç mekanizmaları ve çoklu ilaca dirençli bakteriler nedeniyle tüm dünyayı ilgilendiren ciddi bir halk sağlığı tehdididir. Direncin sonucu olarak, antibiyotikler ve diğer antimikrobiyal ajanlar etkisiz hale gelir ve enfeksiyonların tedavisi zor veya imkansız hale gelir; bu da hastalığın yayılma, ciddi hastalık ve ölüm riskini artırır. Mevcut antimikrobiyal ilaçlarla tedavi edilemeyen enfeksiyonlara neden olan çoklu ve pan-dirençli bakterilerin yayılması özellikle endişe vericidir. Eklem replasmanları, organ nakilleri, kanser tedavisi, büyük cerrahi operasyonlar ve diyabet, astım gibi kronik hastalıkların tedavisi de dahil olmak üzere pek çok tıbbi prosedür AMD nedeniyle daha riskli hale gelmektedir.
DSÖ, AMD'in insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük 10 küresel halk sağlığı tehdidinden biri olduğunu beyan etmiştir. Dirençli bakterilerle enfeksiyonların 2019 yılında dünya çapında yılda en az 700.000 ölümden sorumlu olduğu ve 2050 yılında AMD nedeniyle dünyada yılda 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceğinin tahmin edildiği belirtilmektedir.
Dirençli mikroorganizmaların, hastane ortamlarında ve toplumda insanlar arasında yayılması yanı sıra, direnç genlerinin hayvanlar, bitkiler, toprak ve sular yoluyla ekosistem içerisinde bir döngü şeklinde yayılması söz konusudur. Dünyanın herhangi bir ülkesinde ortaya çıkan AMD sorunu kısa süre içinde diğer ülkelere yayılmakta ve tüm dünyayı ilgilendiren boyuta gelmektedir. İnsanlarda, hayvancılık ve tarımda antimikrobiyallerin aşırı ve uygunsuz kullanımı ilaca dirençli patojenlerin gelişiminde ana etkenlerden biridir. Ayrıca temiz suya erişim ve sanitasyon eksikliği, sağlık tesislerinde yetersiz enfeksiyon önleme ve kontrolü dahil olmak üzere birçok faktör antimikrobiyal direncinin ortaya çıkmasını ve yayılmasını artırmıştır.
2015 yılından bu yana her yıl 18 Kasım gününü içine alan hafta (18-24 Kasım tarihleri arasında) “Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası” olarak ilan edilmiştir. Bu haftanın amacı, tüm dünyada küresel antibiyotik direnci konusundaki farkındalığı arttırmak, toplum, sağlık çalışanları, çiftçiler, hayvan sağlığı uzmanları ve politika yapıcılar arasında antibiyotik direncinin yayılmasını önlemeye yönelik iyi uygulamaları teşvik etmektir. 2020 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü (FAO) ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) bir araya gelerek bu haftanın kapsamını antibiyotiklerden tüm antimikrobiyallere doğru genişletmiş, “Dünya Antimikrobiyal Farkındalık Haftası” olarak adlandırmıştır. 2023 yılında ise bu dörtlü ortaklık tarafından “Dünya AMD Farkındalık Haftası” olarak yeniden adlandırıldığı ve 2023 yılının temasının 2022'de olduğu gibi "Antimikrobiyal Direnci Birlikte Önlemek" olduğu duyurulmuştur.
AMD insanlar, hayvanlar, bitkiler ve çevre için bir tehdittir ve “Tek Sağlık” yaklaşımıyla ele alınmalıdır. AMD ile mücadele, sektörler arasında ve ülkeler arasında yüksek düzeyde işbirliği gerektirir.
Dirence karşı mücadelede, sağlık bakımı, el hijyeni gibi standart önlemleri içeren gerekli bütün enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanmasının sağlanması, aşı ile önlenebilen hastalıklarda etkili bağışıklama programlarının yürütülmesi, hijyen, sanitasyon ve gıda güvenliği uygulamaları da önem arz etmektedir.
Akılcı antimikrobiyal kullanımının sağlanabilmesi için öncelikle kanıta dayalı tanı yöntemleri kullanılarak enfeksiyonların tanısının doğru konulması gereklidir. Mikrobiyolojik testler ile etkenin kısa sürede belirlenmesi ve antimikrobiyal duyarlılık testleri çalışılması doğru antibiyotik seçiminde en önemli etkendir.
Gereksiz yere antibiyotik kullanımı, insanlardaki normal bakteriyel floranın değişmesine, bu da dirençli bakterilerin ortaya çıkmasına, ishal vs. gibi istenmeyen yan etkilerin görülmesine ve kalp, karaciğer ve böbrekler başta olmak üzere birçok organda zarara neden olabilmektedir.
Antibiyotikler sadece hekimin reçete ettiği durumlarda, eczacının danışmanlığında uygun miktar ve sürede kullanılmalıdır. Hekim reçete etmedikçe kendi kendine ya da eş-dost önerisiyle antibiyotik kullanılmamalıdır. Özellikle grip ya da nezle gibi virüslere bağlı solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin tedavide yerinin olmadığı unutulmamalıdır.
Elleri sık sık yıkamak, tüketilen besinlerin hijyenine önem vermek, hasta kişilerle temastan kaçınmak, aşıları önerilen şekilde yaptırmak da antibiyotik direnci sorununun engellenmesine yönelik alınabilecek bireysel önlemlerden birkaçıdır.
Hekimler, antimikrobiyalleri reçete ederken güncel klinik rehberleri izlemeli, hastanelerindeki ve toplumdaki direnç verilerini de kullanarak doğru ilacı, doğru dozda, doğru süre ve zamanda vermelidir.
Hem sağlık çalışanları hem de toplum olarak, antimikrobiyallerin akılcı kullanılması konusunda farkındalığımızı artırmamız gerekmektedir.