fab fa-instagram
fab fa-facebook-f
fab fa-twitter
Kurumumuz tarafından Karadeniz Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi ile işbirliği içerisinde 26-30 Ekim 2015 tarihleri arasında Antalya’da Uluslararası Katılımlı Ulusal Su ve Sağlık Kongresi düzenlenmiştir.
Kongre Sonuç Bildirgesi
“Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı tarafından Karadeniz Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi işbirliğinde 26-30 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Katılımlı Ulusal Su ve Sağlık Kongresi başarı ile tamamlanmıştır.
Kongremizde içme-kullanma suları, ambalajlı sular (doğal kaynak suları, içme suları ve mineralli sular), yüzme suları, yüzme havuzları, atık sular, kaplıcalar, su ürünleri, su kirliliği, su kaynaklarının korunması, afetlerde su yönetimi, toplu yaşam alanlarında su, su kalitesinin izlenmesi ve laboratuvarlar, ulusal ve uluslararası su mevzuatı gibi konular; kısaca SUYA DAİR HER ŞEY ele alınmıştır.
Kongremize değişik branşlardan (başta halk sağlığı, su ürünleri mühendisliği, çevre mühendisliği, gıda mühendisliği, biyoloji, kimya vb) akademisyenler; pek çok Bakanlık, kamu kurum/kuruluşu, belediye, il özel idaresi, su ve kanalizasyon idaresi uzmanları ve çalışanları; Sağlık Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı personeli; sivil toplum kuruluşları ve ilgili sektör temsilcileri katılım sağlamıştır.
Ülkemizden Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere otuza yakın kamu kurum ve kuruluşu ile sivil toplum kuruluşu kurumsal olarak kongremizi desteklemiş, ayrıca birçok özel sektör kongremizin organizasyonuna katkıda bulunmuştur.
Kongremizde başta Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Çevre ve Sağlık Avrupa Merkezi’nden olmak üzere, 8 ülkeden konuşmacı yer almıştır. Kongremize davetli konuşmacılar dışında 7 farklı ülkeden poster ve sözlü bildiriler ile katılım sağlanmıştır.
Kongremizde ulusal ve uluslararası düzeyde 1050 katılımcı yer almış, eş zamanlı olarak üç salonda 26 oturum ve 3 konferans düzenlenmiş, panellerde toplam 116 konuşmacı sunumlarını gerçekleştirmiştir. Kongre öncesinde bir günlük “Uygulamalı Su Mikrobiyolojisi Eğitimi” düzenlenmiş, bu eğitime 36 kişi katılmış ve kendilerine katılım belgesi verilmiştir.
Ayrıca belediye çalışanlarına yönelik yarım günlük “Depo Temizliği ve İçme Kullanma Suyu Dezenfeksiyonu Eğitimi” düzenlenmiş, 142 belediye ve halk sağlığı müdürlüğü çalışanı bu eğitime katılmış ve kendilerine katılım belgesi verilmiştir. Her iki eğitim de yoğun ilgi ile karşılanmıştır.
Kongremize 160 bildiri gönderilmiş, 66 bildiri sözlü bildiri oturumlarında sunulmuş, 94 bildiri ise kongre süresince poster alanında katılımcıların inceleyebilmesi için asılı kalmıştır.
Kongremizde, kongrelerde düzenlenen etkinlikler açısından bir ilk gerçekleştirilmiştir. Toplumun “su” konusuna ilgisini çekebilmek, kongre temamızla uyumlu bir sanatsal bir etkinliğe yer verebilmek amacıyla Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) onaylı ve destekli “Suya Dair Her Şey Konulu Fotoğraf Yarışması” düzenlenmiştir. Yarışmaya 425 katılımcının 1344 fotoğrafı ile rekor bir katılım olmuştur. Dereceye giren fotoğraf sahiplerine Kongrede ödülleri sunulmuş, 35 fotoğraf Kongre süresince sergi alanlarımızda sergilenmiş ve bu sergiye kongre katılımcıları büyük bir ilgi göstermişlerdir.
Suyun Anadolu Kültürü’ndeki yerini ve yansımalarını gösteren önemli eserleri bünyesinde bulunduran “Adell Anadolu’da Su Kültürü” isimli resim sergisi de kongre süresince fuaye alanlarında katılımcılarımızla buluşmuştur.
Kongremiz bilimsel oturumlarında ortaya çıkan ve vurgulanan görüşler ise şunlardır:
Su,insan yaşamı için vazgeçilmezdir. Dünya Sağlık Örgütünce 1978 yılında Kazakistan’ın başkenti Alma ata’da açıklanan Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi’nde devletlerin toplumlarına sunacakları olmazsa olmaz sağlık hizmetlerinden birisi olarak kabul edilen “en az bakım” kavramı içerisinde yer alan “Temiz Su Sağlanması ve Sanitasyon” ilkesi, dünyadaki her insanın temiz ve güvenli suya ulaşımının bir insan hakkı olduğu vurgusunu da yapmaktadır.
Su, hem günümüz hem de gelecek nesiller adına her türlü kirletici ve tehlikelerden korunması gereken bir madde ve varlıktır.
Su çevresel faktörlerden hızlı ve fazla etkilenen, bu nedenle kendisinin de temas ettiği su ürünlerini, tarımsal ve hayvansal ürün ve gıdaların kalitesini ve sağlıklı oluşunu önemli düzeyde etkileyen bir varlıktır. Suyun korunması bu nedenle önemli ve zorunludur.
Yeraltı ve yüzeyel suların korunması, suyun insan yaşamına kattığı her türlü değerin sürdürülebilmesi için tüm kamu ve özel kurum/ kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları vb. çok paydaşlı sağlık sorumluluğu çerçevesinde hareket etmelidir. Bu anlamda Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumunca hazırlanan “Çok Paydaşlı Sağlık Sorumluluğunu Geliştirme Programı” iyi bir rehber ve yol gösterici olacaktır.
Bu rehberin güncel koşullara göre yenilenmesi ve geliştirilmesi yine çok paydaşlı olarak sürdürülmelidir. Su ile ilgili tüm tarafların aynı amaç doğrultusunda birlikte çalışmasının zorunlu ve yadsınamaz olduğu açıktır.
Bu nedenle devletin, suyun korunması, suyun toplumun her kesimine, yaşanılan ve çalışılan yerlere temini, ulaştırılması, kullanımı ve atık suların bertarafı ve yeniden kazanımını planlama, düzenleme, yapma ve yapılmasını sağlamada ciddi görevi vardır. Devlet bu görevi kamu ve özel kurum/kuruluşları organize ederek yapmaktadır ve daha iyisi için çaba göstermektedir. Devlet adına bu görevi yerine getiren merkezi ve yerel yönetimler geliştirdikleri ve uyguladıkları tüm politikalarda sağlığı önceliklendirmelidir. Sağlığı etkileyen en önemli faktörlerden olan su, bu kapsamda ele alınmalıdır.
Merkezi ve yerel yönetimlerde su ile ilgili yönetim mekanizması yeniden ele alınmalıdır. Bu konuda büyükşehir belediyelerinde olduğu gibi bir ildeki içme-kullanma ve atık suların yönetimine ilişkin tüm iş ve işlemlerin bu konuda yetkilendirilmiş ve görevlendirilmiş tek bir yönetimce yapılmasının ciddi yararları görülmüştür. Bu nedenle büyükşehir belediyesi olmayan illerde de benzer bir yönetimsel yapı kurularak o ilde suyun tek bir merkezden yönetilmesi yararlı olacaktır.
Yerel yönetimlerin topluma sağlıklı, temiz, güvenli ve kesintisiz içme- kullanma suyu temin etme ve ulaştırma sorumluluğu ve zorunluluğu vardır. Yerel yönetimler musluktan akan suyun kuşku duyulmaksızın içme ve kullanmaya uygun olmasını sağlamalıdır. Halkın musluktan akan suyu içme-kullanma suyu olarak güvenle kullanması için de şebeke suyuna olan güvenin tazelenmesi, yerel yönetimlerin en temel görevlerindendir. Yerel yönetimler bu görevi yerine getirebilmek için çaba göstermelidirler. Yerel yönetimlerin bu konuyu atık suları da içerecek biçimde öncelikli olarak ele alması, planlaması, uygulaması ve geliştirmesi gerekmektedir.
Su kaynaklarının korunması, su depolarının iyileştirilmesi, bakım ve temizliği ve sürdürülebilir dezenfeksiyon güvenli su temininde önemli sorunlardır. Bunların iyileştirilmesine yönelik belediyeler ve il özel idareleri gerekli adımları atmalı, su öncelikli gündem maddesi olarak belirlenmelidir.
İçme suyu ve atıksu arıtım tesisleri yeni teknolojik yaklaşımlar, amaca uygunluk, işletme yöntemleri ve finansman açısından gözden geçirilmeli, sürdürülebilir modeller geliştirilerek yerel yönetimlerce kurulması ve işletilmesi ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.
Suyun yönetiminde, özellikle yerel yönetimler olmak üzere su ve sağlık ilişkisinin söz konusu olduğu tüm alanlarda, profesyonel, eğitimli, nitelikli, yetkili ve yeter sayıda personel görevlendirilmesi zorunludur. Bu anlamda kamusal alanlarda su ile ilgili profesyonellerin örgün ve sertifika eğitimleri ile yetkilendirilmesi, görev yapan personelin etkin ve sürekli hizmet içi eğitimlerinin düzenlenmesi gereklidir. Ayrıca istihdam politikalarında meslek profesyonellerinin ve sertifikalandırılmış personelin istihdamına gereksinim vardır.
Her alanda faaliyet gösteren özel sektör su kaynaklarının ve suyun korunmasında sorumluluk sahibidir. Bu sorumluluklar, ekonomik değerler nedeniyle göz ardı edilmemelidir. Sürdürülebilir su kaynakları herkes için gereklidir.
Suyun sağlık üzerine etkileri ve su ile ilişkili hastalıklar konusunda çok merkezli, çok sektörlü bilimsel epidemiyolojik çalışmalara gereksinim vardır. Bu çalışmaların planlamasında ve yapılmasında ilgili kurumlarca verilen desteklerde öncelikler sağlanmalıdır.
“Su” konusunda çalışan kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlar suyun kalitesinin izlenmesinde, kirliliğin önlenmesinde ve giderilmesinde çağdaş ve bilimsel olarak güvenilirliği gösterilmiş teknik ve teknolojileri kullanabilmelidir. Bu tekniklerin kullanılmasında TÜBİTAK, üniversite ve enstitüler gibi kurum/kuruluşların bilimsel görüşü ve desteği yol gösterici olmalıdır.
Ülkemizin su zengini olmadığı, aksine su fakiri ülkeler arasında olduğu üzücü bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda yerel yönetimlerin kayıp kaçak sorunlarına yönelik çözüm önerileri geliştirmeleri, sanayi ve tarımsal amaçlı su kullanımının düzenlenmesi/sınırlandırılması, halkın da verimli su kullanımına ilişkin bilgilendirilmesi gerekmektedir.
İçme-kullanma suları dezenfeksiyonunda klor kullanımı en etkili yoldur. Klor kullanımı sonucunda ortaya çıkan yan ürünlerin kanserojen etkisinin olmadığı birçok uluslararası kuruluş tarafından kanıtlanmıştır ve bu ürünler organik kirliliğin azaltılması ile önlenebilir.
Ambalajlı suların toplum sağlığı açısından öneminin farkında olduğumuz, kongre boyunca yapılan bildirilerde vurgulanmıştır. Ambalajlı sular özellikle şebeke sistemi bulunmayan yerlerde ve acil/afet durumlarında topluma sağlıklı içme kullanma suyu ulaştırılması çabalarında önemli bir açığı kapatmaktadır.
Ambalajlı su üretim aşamalarında otokontrol mekanizması işletilmeli ve güçlendirilmelidir. Ambalajlı su ürünlerinin ambalajlarında çevre ile dost ve geri dönüşümü mümkün olan ürünlerin geliştirilmesi ve kullanılmasının sağlanması gelecek nesiller ve suyun korunması açısından önemlidir.
Yerel yönetimler afetlere karşı su yönetim politikalarını önceden belirlemelidir.
Termal suların entegre sistemlerle tek bir merkezden yönetilmesi örneklerinin yararları ortadadır. Bir yerleşim yerinde farklı termal su kaynaklarının farklı işletmelerce kullanılmasının olumsuzlukları ortaya konulmalı ve konu hakkında mevzuat çalışmaları yapılmalıdır. Ayrıca termal suların reenjeksiyonu ile termal atıksulara yönelik arıtma sistemleri zorunlu hale getirilmelidir.
Gerek toplum sağlığı gerekse sağlık turizmi açısından önem taşıyan termal tesislerde genel hijyen ve su güvenliği kuralları gözden geçirilmeli ve dikkatle takip edilmelidir.
Hastane, okul, rekreasyon alanları, yurtlar, AVM, spor tesisleri vb. tüm toplu yaşam alanlarında özellikle musluklardan akan temiz ve güvenli içme kullanma suyu temini, atık suların adı geçen toplu yaşam alanlarına uygun biçimde bertaraflarının, arıtma ve geri kullanımlarının sağlanması çalışmaları hızla ülke geneline yayılmalıdır.
Güvenli su temininde şebeke sistemleri kadar bina içi su yapıları da önemlidir. Bina içi su yapılarına yönelik mevzuat düzenlemelerine ihtiyaç vardır.
DSÖ iklim değişikliğini önümüzdeki yüzyıl için en büyük sağlık riski olarak değerlendirmektedir. Bu kapsamda iklim değişikliğinin su kaynakları üzerine olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik önlemler alınmalıdır.
Yüzme havuz sularına yönelik denetim mekanizması güçlendirilmelidir.
Siyanotoksinler yüzme suları dışında içme ve kullanma suları açısından da değerlendirilmelidir.
Hastanelerde su ve atıksu yönetimine ilişkin yeni yaklaşımlara ve yöneticilerin bilgilendirilmesine ihtiyaç vardır.
Suyun kültürlere, kültürlerin de suyun algılanmasına etkisi söz konusudur. Bilinçli toplum oluşturma çabalarında “su dostluğu” kavramı üzerinde durulabilir.
Su, sadece ulusal çaba ve çalışmalarla yönetilemez. Uluslararası işbirliği kaçınılmaz ve zorunludur.
Uluslararası katılımlı ulusal nitelikli yapılan bu kongre uluslararası hale getirilmeli, yine birçok kurum ve kuruluşun desteği ile gelenekselleştirilmelidir. Özellikle kurs, interaktif ve uygulamalı eğitimler ile su ile ilgili sahada aktif olarak çalışan kişilere / personellere de söz hakkı verilmelidir. Kongre bu anlamda gelişerek büyümelidir. Ülkemizde suya dair her şeyin konuşulduğu ilk organizasyon olan kongrenin tüm taraflar açısından amacına ulaşmış olduğunu görmenin gururunu yaşıyoruz.
Kongre düzenleme kurulu olarak Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Karadeniz Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi başta olmak üzere Uluslararası Katılımlı Su ve Sağlık Kongresi’ne emeği geçen herkese, Bilim Kurulu üyelerine, tüm kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile tüm kongre katılımcılarına teşekkür ederiz.”