Osteoporoz, kemik mineral yoğunluğunun azalması ve kemik dokusunun zayıflaması sonucu kırık riskinin arttığı, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), osteoporozu “düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro yapısında bozulma ile karakterize, kırık riskinde artışa neden olan sistemik bir iskelet hastalığı” olarak tanımlamaktadır.
Genellikle, sessiz seyreden bu hastalık, ancak kırılar ortaya çıktığında fark edilmekte; bu durum yaşam kalitesinin düşmesine bağımsızlığın kaybına ve mortalite riskinin artmasına yol açmaktadır.
DSÖ verilerine göre dünya genelinde 50 yaş üzeri her 3 kadından 1’i ve her 5 erkekten 1’i yaşamı boyunca osteoporoz kırık riski taşımaktadır. Küresel ölçekte 200 milyondan fazla kişi osteoporozla yaşamaktadır. Özellikle kalça kırıkları yaşlı bireylerde ciddi sağlık sonuçlarına, uzun süreli bakım gereksinimine ve mortalite artışına yol açmaktadır.
Ülkemizde de yaşlı nüfusun artışı ile birlikte osteoporozun görülme sıklığı yükselmekte, kadınlarda menopoz sonrası dönemde belitgin şekilde artmaktadır.
Osteoporozun gelişiminde genetik yatkınlık, yaşlanma, hormonal değişiklikler, kalsiyum ve D vitamini eksikliği, sigara kullanımı, alkol tüketimi, yetersiz beslenme ve fiziksel inaktivite gibi birçok faktör rol oynamaktadır.
Bu faktörler arasında fiziksel inaktivite, değiştirilebilir (modifiye edilebilir) risk faktörlerinden biri olup, önleme ve tedavi süreçlerinde büyük önem taşımaktadır.
 
 Fiziksel aktivite, kemik sağlığının korunması ve osteoporozun önlenmesinde en etkili yaşam tarzı değişikliklerinden biridir Düzenli fiziksel aktivite, kemik yapımını uyaran mekanik stres yaratarak kemik mineral yoğunluğunu artırır veya kemik kaybını yavaşlatır.
Özellikle dirençli egzersizler (yürüyüş, koşu, dans, merdiven çıkma gibi) ve direnç egzersizleri (ağırlık kaldırma, elastik bant çalışmaları vb.) kemik dokusunu güçlendirir. Bu egzersizler, kemik hücrelerinde yeniden yapılanmayı uyarır ve iskeletin dayanıklılığını artırır. Ayrıca denge ve kas güçlendirme egzersizleri, düşme riskini azaltarak kırık olasılığını da önemli ölçüde düşürür.
DSÖ’nün 2020 yılında yayımladığı “Küresel Fiziksel Aktivite Rehberi”, yetişkin bireyler için haftada 150–300 dakika orta şiddette aerobik aktivite veya 75–150 dakika yoğun şiddette aktivite yapılmasını önermektedir.
Ayrıca büyük kas gruplarını çalıştıran kas güçlendirici aktiviteler haftada en az iki gün yapılmalıdır. Yaşlı bireylerde, denge ve fonksiyonel kapasiteyi korumaya yönelik çok bileşenli egzersizlerin haftada üç veya daha fazla gün yapılması önerilmektedir.
Sağlık Bakanlığı “Erişkin İçin Kronik Hastalıklarda Fiziksel Aktivite Rehberi” de kemik sağlığını korumak için düzenli, kademeli artırılan, güvenli egzersiz programlarını önermektedir. Bireylerin kendi sağlık durumuna uygun şekilde planlanmış fiziksel aktiviteleri tercih etmesi, özellikle kronik hastalığı olan kişilerin egzersiz öncesinde sağlık profesyonellerine danışması önemlidir.
 
 Fiziksel aktivitenin etkili olabilmesi için süreklilik büyük önem taşır. Egzersiz programına ara verilmesi, kemik üzerindeki olumlu etkilerin kısa sürede azalmasına yol açabilir.
 Bu nedenle, osteoporozdan korunmada “devamlılık” esastır. Egzersiz düzeyi, bireyin kapasitesine uygun olarak düşük yoğunlukta başlayıp zamanla artırılmalıdır.
 
 Sonuç olarak, osteoporozun önlenmesinde fiziksel aktivite en temel ve etkili stratejilerden biridir. Her yaşta birey, kemik sağlığını korumak ve güçlendirmek için aktif bir yaşam tarzı benimsemelidir.
“Hareketsizlik kemik kaybına, hareket güçlenmeye yol açar.” Osteoporozun sessiz ilerleyen etkilerine karşı en güçlü savunma, yaşam boyu sürdürülen düzenli fiziksel aktivitedir.
Kaynak: Erişkin İçin Kronik Hastalıklarda Fiziksel Aktivite Rehberi,
