Üst Bant Görseli

Lösemili Çocuklar Haftası (2-8 Kasım 2023)

Çocukluk çağı kanserleri uluslararası çocuk kanserleri sınıflamasına göre 12 ana grup altında incelenmektedir. Çocukluk çağı kanserlerin %30’unu lösemiler (kan kanserleri), kalan %70’ini de lenfoma ve solid tümörler (organ ve çeşitli dokulardan gelişen kanserler) oluşturmaktadır. Çocukluk yaş döneminde sıklıkla görülen kanser türleri, dağılımları, tedaviye yanıt oranları ve uzun sureli sağ kalım açısından erişkin yaş grubunda görülen kanser türlerine göre farklılıklar göstermektedir.

Lösemi (Kan Kanseri), normalde farklı tiplerde kan hücrelerine dönüşecek olan hücrelerden köken alan bir kanser olup çocukluk çağında en sık görülen kanser türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC) verilerine göre; 2020 yılında Dünya’da 0-14 yaş aralığında 67.008 vaka tahmin edilmekte olup, bu haliyle çocukluk çağında görülen tüm kanserlerin üçte birini (%32,7) oluşturmaktadır.  Ülkemizde de dünya ile benzer biçimde tüm çocukluk çağı kanserlerinin yaklaşık üçte birini (%33,4) lösemiler oluşturmaktadır.

Çocukluk çağının en önemli kötücül hastalığı akut lösemidir. En sık rastlanan çocukluk çağı kanseri olması yanında 15 yaşın altında önde gelen ölüm nedenlerindendir. Akut lösemide tanı ve tedavi uygulamalarındaki yenilikler, destek tedavilerinin    gelişmesi ve daha etkili ilaç birlikteliklerinin uygulamaya girmesi gibi son yirmi yıldaki gelişmeler; hastaya özgü tedavilerin seçilebilmesini ve daha uzun süre yaşama şansı verirken diğer yanda daha az kemoterapi toksisitesi sağlamaktadır. Bazı lösemi tiplerinde hasta çocukların %80-90'ı tekrarlama olmadan, 5 yıl süre ile sessiz kalabilmekte ve bu hastaların tamamen iyileşme ile sonuçlandığı söylenebilmektedir.

Çocukluk yaş grubunda Lösemi, başlangıç evresinde bulgu verebileceği gibi ender olarak ilk dönemlerinde bariz bulgu vermeden de seyredebilir.

Lösemi belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

  • Kansızlık (anemi)
  • Enfeksiyonlara yatkınlık, sık hastalanma, yüksek ateş
  • Çeşitli kanamalar (burun kanaması, diş eti kanamaları, cilt altı kanaması gibi), ciltte sık sık çürük/morluk oluşumu, kesik oluştuğunda kanamanın güçlükle durdurulması
  • İştahsızlık, kilo kaybı
  • Dalak ve/veya karaciğerde büyüme
  • Lenf düğümlerinde şişlikler (ciltte ele gelen yumrular)
  • Halsizlik, solukluk, çabuk yorulma, çarpıntı
  • Kemik ve eklemlerde ağrılar, şişlik ve hareket kısıtlılığı
  • Çocukluk çağı kanserlerinin genetik nedenleri kanserli çocukların yalnızca küçük bir kısmında geçerlidir. 

Yukarıda sayılan belirtilerden birçoğunun lösemi dışı herhangi başka bir sebepten de kaynaklanabileceği ve aslında bu ihtimalin daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. Ancak, anılan belirtilerin var olması halinde bir hekim tarafından kontrol edilerek olası nedenin saptanması ve tedavinin düzenlenmesi önem arz etmektedir.

Tanı

Lösemi hastalığının zamanla yarışan bir hastalık olduğu düşünüldüğünde, tanının erken konulmasındaki önem daha iyi anlaşılır. Lösemi hücrelerinin üreme hızları diğer kanser türlerindeki hücrelerin üreme hızlarına göre çok daha hızlıdır. Bu saptama şöyle de ifade edilebilir. Lösemi hücreleri 12 saat içinde iki katına ulaşarak tümör yükünü saatler içinde katlayarak artırırlar. Bu da hastanın hayatını ciddi şekilde tehdit eder.

Halihazırda çoğu çocukta belirti vermeden önce, löseminin erken teşhisi için yaygın olarak kullanımı önerilen bir kan tetkiki veya diğer tarama testleri bulunmamakta olup çocuklarda nüfusa dayalı tarama programlarını destekleyen yüksek kalitede kanıt yoktur. Çocuğun doktora gitmesini sağlayacak belirtilere yol açtığından çocukluk çağı lösemilerine sıklıkla tanı konabilmektedir. Başvuru sonrası hekimler tanı koyma sürecinde lösemiye işaret edebilecek kan testlerini uygularlar. Lösemileri erken saptamanın en iyi yolu, söz konusu hastalığın olası belirtilerini gözden kaçırmamaktır. Dolayısıyla ebeveynlerin farkındalığının artması hayat kurtarıcı rol oynamaktadır.

Erken teşhis edildiğinde, löseminin de etkili tedaviye yanıt verme olasılığı daha yüksektir ve daha yüksek hayatta kalma olasılığı, daha az acı çekme ve genellikle daha az pahalı ve daha az yoğun tedavi ile sonuçlanır. Löseminin erken tespit edilmesi ve bakımdaki gecikmelerin önlenmesi yoluyla kanserli çocukların hayatlarında önemli iyileşmeler sağlanabilir. Kanserli çocukları tedavi etmek için doğru tanı önemlidir çünkü her kanser, cerrahi, radyoterapi ve kemoterapiyi içerebilecek spesifik bir tedavi rejimi gerektirir. 

Tanı, esasen hastanın şikâyet ve muayene bulguları değerlendirilirken lösemi ihtimalinin göz önünde bulundurulmasına dayanır. Çocukluk çağı lösemilerinin en sık başvuru bulgularının, hastayı ilk gören hekim tarafından bilinir olması hastanın vakit kaybetmeden tanı ve tedaviye ulaşmasını sağlamada en önemli faktördür.

Erken tanı 3 bileşenden oluşur:

  • Ailelerin ve birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcılarının hastalığın belirtilerine ilişkin farkındalığı
  • Doğru ve zamanında klinik değerlendirme, tanı ve evreleme (kanserin ne ölçüde yayıldığının belirlenmesi)
  • Hızlı tedaviye erişim için bilgilendirme ve yönlendirme.

Lösemi şüphesi sonrasında yapılacak kan testleri ile tanı netleştirilebilir. Ardından kemik iliği aspirasyonu/biyopsisi, özel kan testleri ve genetik testler yapılabilir.

Tedavi

Günümüzde çocukluk çağı lösemilerinde, çoklu tedavi yöntemleri ile iyileşme oranı %80 civarına ulaşsa da bu rakam löseminin değişik biyolojik alt tipleri olması  nedeniyle %10 ile %90 arasında çok büyük fark gösteren sonuçları maskelemektedir. Hastalık, ülkemizde de başarı ile tedavi edilmekte olup tedavi başarısı diğer dünya ülkelerinden farklılık göstermemektedir.  Lösemi genellikle kemoterapi ile tedavi edilmektedir. Gerekli olduğu durumlarda kemik iliği nakli, radyoterapi gibi tedaviler de kullanılmaktadır. Hedefe yönelik tedaviler, moleküler düzeyde yürütülen laboratuvar çalışmaları ve görüntüleme teknolojisindeki gelişmeler tedavi başarısını etkileyen diğer faktörler arasında yer almaktadır. Çocuklarda lösemi tedavisi, Ülkemizde Genel Sağlık Sigortası kapsamında olup ücretsiz yapılmaktadır. 

Sağkalım

Çocuklarda, özellikle akut lösemilerde hastalığın tamamen tedavi edilme oranı çok yüksektir. Diğer lösemilerde de sağkalım oranları yüksektir. Ülkemizin verilerinin de yer aldığı Küresel Kanser Sağkalım Eğilimleri Sürveyansı (CONCORD-3) çalışmasına göre; akut lenfoblastik löseminin 5-yıllık sağ kalım oranı %80.9 olarak bulunmuştur. 

Önleme

Çocukluk çağı lösemilerinin, yaşam tarzı ve çevre ile ilgili olası sebepleri çok azdır. Bu nedenle çoğu durumda anne-baba ve çocukların bu kanserleri önlemek için bireysel bazda bir şey yapmaması gerekmemektedir.

Bununla birlikte, çevresel risk faktörü olarak radyasyona ve bazı kimyasallara maruz kalmanın lösemi riskini artırabildiği bilinmektedir. Bazı çalışmalarda çocukluk çağı lösemisi ile hamilelik sırasında veya erken çocukluk döneminde hane halkı pestisit maruziyeti arası ilişki çalışılmışsa da olası bir bağlantıdan söz edebilmek için daha ileri araştırmalara ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.

Son dönemde yapılan enfeksiyon ve kimyasal maddelere dikkat çeken çalışmalar çocukluk çağı lösemisi için olası etmenleri işaret etmektedirler.

Çocukluk çağı kanseri önemli bir halk sağlığı ve toplumsal bir sorundur. Bu nedenle vatandaşlarımızın, çocukluk çağı kanserleri hakkında bilgilendirilmeleri yararlıdır.


Lösemili Çocuklar Haftası Broşürü için pdftıklayınız.

Lösemili Çocuklar Haftası Afişi için pdftıklayınız.

 

Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı

Kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler sıralamasında kalp ve damar hastalıklardan sonra ikinci ölüm sebebi olması açısından önemli bir sağlık problemi olup toplumlarda ciddi sosyoekonomik yüke yol açmaktadır.

Akciğer kanseri, dünya çapında çok sayıda ölüme neden olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Teşkilatı(DST), 2020 Kanser Görülme Sıklığı ve Ölüm Oranı Tahminlerine göre, dünya genelinde erkekler arasında en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda 3. sırada yer almaktadır. 2020 yılında dünyada 2.2 milyon yeni vakanın ortaya çıktığı ve Akciğer kanserine bağlı 1.8 milyon ölümün gerçekleştiği tahmin edilmektedir.  Gelişmiş ülkelerde son dönemde sigara içme oranındaki düşüşe bağlı olarak bu oranın azaldığı gözlenmektedir.

Türkiye Kanser İstatistikleri Raporuna göre, Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda akciğer kanseri 5. sırada yer almaktadır. Ülkemizde erkeklerde tütüne bağlı kanserler önemini korumaya devam etmektedir. Ancak son yıllarda kadınlarda da akciğer kanseri görülme sıklığında artış söz konusudur. Hastalık 40 yaş üstü bireylerde daha sık görülmektedir ve genellikle ileri evrelerde teşhis edilmektedir. Ülkemizde vakaların %19,4’ü lokalize evrede saptanmışken %27,9’unun bölgesel, %52,7’sinin ise uzak yayılım grubunda olduğu tespit edilmiştir.

Akciğer kanseri, görülme sıklığının fazla olması, teşhis ve tedavisinin yüksek tıbbi teknolojiler gerektirmesi ve ek sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç sebebi ile dünyada önemli bir sağlık yükü oluşturmaktadır.

Pek çok toplum için bu kanser türünden sorumlu en önemli etken tütün kullanımıdır. Nitekim tütün tüketimindeki azalmayla akciğer kanseri görülme sıklığı da azalmaktadır. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünce yayımlanan, “Ulusal Kanser Kontrol Planı, 2021” ile açıklanmış olduğu üzere, ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin %90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkmaktadır. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında akciğer kanserleri dahil olmak üzere tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110.000 ölüm önlenebilecektir.

Bu doğrultuda, tüm dünyada başarı örneği olarak öne çıkan “Ulusal Tütün Kontrol Programımız” ile toplumdaki tüm bireylerin, tütün ürünlerinin sağlık, ekonomik, çevresel ve sosyal zararlarından korunması hedeflenmektedir.

Akciğer Kanseri Risk Faktörleri

Akciğer kanserlerinin yaklaşık %90’ı tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı ile oluşmaktadır. Dolayısıyla sigara içiminin engellenmesiyle akciğer kanserlerinin %90’a kadar önlenebileceği tahmin edilmektedir. Akciğer kanseri için diğer risk faktörleri arasında; pasif içicilik (sigara), akciğer kanseri yönünden aile öyküsünün varlığı, bazı vitaminler, radon/asbest gibi kimyasallara maruziyet, arsenik gibi endüstriyel ürünlere maruziyet, radyasyon maruziyeti, bazı organik kimyasallar, hava kirliliği, HIV enfeksiyonu ve tüberküloz yer almaktadır. Bu etkenlerden bazısı kaçınılabilir risk faktörleri (tütün ve tütün ürünleri kullanımı gibi) iken bazısı değiştirilemez risk faktörüdür (ailesel akciğer kanseri öyküsünün varlığı gibi).

Toplumsal ve bireysel farkındalık ile akciğer kanseri sıklığının azaltılabileceği unutulmamalıdır. 

Tütün ve Tütün Ürünleri Kullanımı

Sigara kullanımı akciğer kanserinin en sık görülen nedenidir. Günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, sigaraya başlama yaşı (ne kadar erken başlanırsa risk o oranda artar), dumanı derin çekme, sigaranın içeriğindeki katran miktarı ile kanser gelişme riski artar. Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal ve 70’den fazla kanserojen madde olduğu uzun yıllardır bilinmektedir. Sigara dumanına pasif olarak maruz kalınması da akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Kendileri sigara içmedikleri halde ev veya işyerlerinde pasif olarak dumana maruz kalan kişilerde akciğer kanseri gelişme riski % 20-30 oranında artmaktadır. Sigaranın bırakılması durumunda akciğer kanseri olasılığı zamanla azalmakta, sigara bırakıldıktan 10-20 yıl sonra hiç içmemişlerin düzeyine yaklaşmaktadır. En önemli risk faktörü tütün kullanımı olmakla birlikte, akciğer kanserinin hiç sigara kullanmamış kişilerde de görülebileceği unutulmamalıdır.

Asbest

Bazı toprak ve kayalarda bulunan, saç gibi ince liflerden oluşan asbest doğal bir mineral olup yanmaz ve yalıtkan özellikleri nedeniyle tüm dünyada inşaat ve bazı üretim işlerinde (gemi, izolasyon ve otomotiv) uzun yıllar yaygın şekilde kullanılmıştır. Bu tür işlerde çalışan kişilerde mesleksel olarak asbest liflerine temas söz konusu olabilmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde maruziyet genellikle endüstriyel alanda gerçekleşirken ülkemizde daha çok kırsal kesimde çevresel temas şeklinde gerçekleşmiştir.  Toprağın doğal yapısında bulunan asbest lifleri solunum havası ile alındığında akciğeri zedeler ve sonunda mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanseri  gelişebilir. Asbest teması tek başına akciğer kanseri olasılığını 1.5-5.4 kat arttırırken, sigara içen kişilerde bu risk daha da fazla olmaktadır.

Radon Gazı

Toprakta doğal olarak bulunan ve kokusuz radyoaktif bir gaz olan radon; bina zeminindeki çatlaklardan, bina yapımında kullanılan yapı malzemelerinden, doğalgaz ve su borularından ev içlerine sızarak görünmez bir tehlike oluşturabilmektedir. Ev içi radon maruziyetinin en önemli bileşeni binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Tüm akciğer kanserlerinin %3 ila 15’inde sebebin tek başına radona maruziyet olduğu, sigara kullanım öyküsü bulunmayan vakalarda önemli bir kanser etkeni olduğu bilinmektedir.

Verem hastalığı (Tüberküloz)

 Bu hastalığın yerleştiği akciğer alanında sonradan akciğer kanseri gelişebilmektedir.

Tüm bu temel risk faktörlerinin yanı sıra;

  • Daha önceden akciğer kanseri geçirmiş olmak, sigara içmek bu riski ayrıca arttırır,
  • Bazı kimyasalların uzun süreli solunması (arsenik, berilyum, kadmiyum, uranyum, vinil klorid, nikel kromat, kömür ürünleri, petrol ürünleri gibi kansere yol açan kimyasallara maruziyet),
  • Radyoterapi öyküsü,
  • Yüksek düzeyde hava kirliliği,
  • Ailede akciğer kanseri öyküsü olması da akciğer kanserinin risk faktörleri arasındadır.

Tüm bu sebeplerle akciğer kanserinde önleyici tedbirler ve tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir.

DST tarafından yayımlanan Akciğer Kanseri 2023 Raporu’nda, akciğer kanserinin önlenmesi programlarının, birincil ve ikincil koruma önlemlerini içermesi gerektiği belirtilmektedir. Birincil koruma, risk azaltma ve sağlıklı davranışı teşvik etme yoluyla bir hastalığın ilk ortaya çıkışını önlemeyi amaçlar. Halk sağlığında  bu önleyici tedbirler; sigarayı bırakmayı, dumansız ortamları teşvik etmeyi, tütün kontrol politikaları uygulamayı, mesleki tehlikeleri ele almayı ve hava kirliliği seviyelerini azaltmayı içerir.

Akciğer kanseri için ikincil koruma, hastalığı erken evrelerinde, semptomlar ortaya çıkmadan önce tespit etmeyi amaçlayan ve yüksek riskli bireyler için endike olabilen tarama yöntemlerini içerir. Bu popülasyonda erken teşhis, başarılı tedavi şansını önemli ölçüde artırabilir ve sonuçları iyileştirebilir.

Tüm dünyada konuyla ilgili uluslararası kuruluşların da önerileri doğrultusunda, Akciğer Kanseri ile mücadele için tütün kontrolü, kanserin önlenmesi, erken teşhis ile kaliteli tedavi ve bakıma erişimin iyileştirilmesine odaklanılması amaçlanmaktadır.

DST, ayrıca düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme ve çevresel risk faktörlerine maruz kalmayı en aza indirme dahil olmak üzere, sağlıklı yaşam tarzlarını savunarak, kanseri önleme stratejilerini teşvik eder. Ek olarak, DST erken teşhis programlarını desteklemekte ve ülkeleri, tedavi seçeneklerinin daha etkili olduğu erken aşamalarda akciğer kanserini tespit etmek için yüksek riskli popülasyonlara yönelik tarama önlemleri uygulamaya teşvik etmektedir. Kanserin erken evrede iken tespiti, başarılı bir şekilde tedavi edilme olasılığını arttırır.

Bu kapsamda, Ülkemizde “Akciğer Kanseri Tarama Programı” nın yürütülmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Akciğer kanseri taraması, yalnızca sigara içme öyküsü ve yaşı nedeniyle hastalığa yakalanma riski yüksek olan ve yaşam beklentisini veya gerekirse akciğer ameliyatı olabilme durumunu sınırlayan bir sağlık sorunu olmayanlar için önerilmektedir.

Akciğer kanseri riskini azaltmanın en iyi yolu sigara içmemek ve pasif içicilikten kaçınmaktır.

Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Genellikle Akciğer kanserinin neden olduğu bulgu ve şikâyetlerin oluşumu için birkaç yıl geçer ve hastalık ileri evreye gelinceye kadar fark edilemeyebilir. Başka bir rahatsızlık ya da kontrol için çekilen akciğer grafisinde görülebilir.

Akciğer kanseri tanısı konulan hastalarda belirtiler tümörün akciğer içindeki yerleşimine, büyüklüğüne, yayılım yerine ve yayılma derecesine bağlı olarak çeşitlilik gösterir.

Tümörün kendisinin ve göğüs içi yayılımının yol açtığı, en sık izlenen belirtiler;

  • Geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük,
  • Öksürürken kan veya kanlı balgam çıkarmak,
  • Derin nefes alırken, öksürürken veya gülerken kötüleşen göğüs ağrısı,
  • İştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı,
  • Ses kısıklığı,
  • Nefes darlığı,
  • Sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit ve/veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonlardır.

Tanı Nasıl Konulur?

Akciğer kanserinin tanı ve evrelemeye yönelik testleri genellikle aynı zaman diliminde yapılır. Akciğer kanseri için tanı yöntemleri arasında fizik muayene, görüntüleme (Akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi taramaları ve manyetik rezonans görüntüleme gibi), bronkoskopi (İnce bükülebilir bir tüple hastanın akciğerine ulaşılarak incelenmesi), histopatoloji (hastalıklı dokunun histolojik incelenmesinde uzmanlaşan patoloji dalı) incelemesi için doku örneği alınması (biyopsi) yöntemleri yer alır.  Ayrıca, spesifik alt tipin tanımı ve en iyi tedavi seçeneğini yönlendirmek için spesifik genetik mutasyonları veya biyo-belirteçleri tanımlamak için moleküler testler de tanıda önemli yer tutmaktadır. Tanı konulduktan sonra, kanser hücrelerinin vücudun diğer kısımlarına yayılıp yayılmadığını tespit etmek için ilgili diğer testler yapılır.

Tedavi

Hastadan hastaya farklılaşabilmekle birlikte tedavi kararında; hastalığın yeri, evresi, hastanın yaşı ve diğer sağlık sorunlarının varlığı gibi birden fazla faktör etkilidir. Multidisipliner bir çalışma gerektiren bu tedaviler; cerrahi, hedefe yönelik tedaviler, radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi farklı seçenekleri içermektedir.


 Akciğer Kanseri Broşürü için pdftıklayınız.

Akciğer Kanseri Afişi için pdftıklayınız.

12 Ekim Dünya Artrit Günü

Artrit, eklem ağrısı veya eklem hastalığıyla ilgili yüzden fazla romatizmal hastalık türünü kapsayan, her yaştan insanda görülebilen ve sebep olduğu belirtiler (ağrı, şişlik gibi) nedeniyle hastaların yaşam kalitelerini olumsuz etkileyen, hatta yaşam sürelerini kısaltabilen hastalıklardır.

Dünya Sağlık Teşkilatı verilerine göre dünyada 350 milyon insanın artrit olduğu tahmin edilmektedir. Önemine binaen, hastalık hakkında bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık oluşturmak amacıyla dünyada 12 Ekim günü “Dünya Artrit Günü” olarak ilan edilmiştir.

Halk arasında “eklem iltihabı” olarak bilinen artritin en sık görülen iki tipi osteoartrit ve romatoid artrittir. 

Yaygın semptomlar eklem ağrısı, eklemlerde şişlik, sertlik ve hareket kısıtlılığıdır. Bundan dolayı artrit, kişinin hareketliliği ve genel yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilmektedir.

Artritin en sık görülen türü osteoartrittir. Bir veya daha fazla eklem ve çevresinde ağrı, sertlik ve şişlik semptomları ile seyretmektedir. Dünya genelinde bireylerin %3,3-3.6’sını etkilemektedir. 43 milyon kişide orta-ileri derecede engelliliğe yol açan osteoartrit küresel olarak engelliliğe yol açan hastalıklar arasında onbirinci sırada yer almaktadır.

TÜİK tarafından yayımlanan 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması Raporu’nda; 15 yaş üzerinde sağlık sorunu yaşayan kişilerde %8’inin nedeninin osteoartrit olduğu, kadın hastaların oranının erkeklere kıyasla yaklaşık iki kat fazlalığı dikkat çekmektedir.

Osteoartrit, yaşlanma ile ilişkilidir ve genellikle 40 yaşından sonra başlar. Osteoartrit oluşmasında yaş ve kadın cinsiyeti gibi değiştirilemeyecek risk faktörlerinin yanında aşırı kilo, spor yaralanmaları, kas kuvvetsizliği, eklemlere aşırı yüklenme ve uygunsuz beslenme gibi değiştirilebilir risk faktörleri belirleyici rol oynamaktadır. Yıllar boyunca sürekli yüklenme stresine maruz kalan diz, el, kalça, boyun ve bel omurga bölgeleri hastalıktan daha fazla etkilenmektedir.  

Hastalığın tanısı klinik ve radyolojik bulgulara dayalı olarak konulmaktadır. Tedavinin temel amacı semptomları azaltmak, engellilik gelişimini önlemek ve yaşam kalitesini artırmaktır.

Konunun önemine binaen Bakanlığımız “Türkiye Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı (2021-2026)” hazırlamış ve uygulamaya koyarak artrit nedenleri ve etkileri konusunda farkındalığı artırmak, erken tanı, uygun tedavi, izlem ve rehabilitasyon faaliyetlerinin çok paydaşlı bir şekilde yürütülmesi için önemli bir adım atmıştır.

Bu bağlamda, aile hekiminizden ve sağlıklı hayat merkezlerinden hastalığınıza yönelik danışmanlık desteği alarak ve hastalığınızı, hekiminizin önerilerine uygun bir şekilde tedavi ettirerek çalışmalarımızı desteklemenizi; aşağıdaki önerilere uygun hareket ederek sağlığınızı korumanızı diliyoruz.

  • Yüzmek ve yürümek gibi eklem dostu aktiviteleri hayatınıza ekleyin, fiziksel olarak aktif olun.
  • Eklemlerinizdeki yükü hafifletmek için ideal kilonuzu koruyun.
  • Yeşil yapraklı sebzeler, meyveler, zencefil, fındık, baklagiller ve lif gibi bol miktarda antiinflamatuar gıda içeren dengeli bir beslenmeyi tercih edin.
  • Sigara ve alkolden kaçının.

Bugün yaşam kalitenizi arttırmak, artriti tanımak ve gecikmemek için iyi bir fırsat olabilir.

#FizikselAktifOlun

#EklemleriniziKoruyun

#AcıÇekmekGerekmez

Halk Sağlığı Hizmetleri Bölge Değerlendirme Toplantısı Bursa İlinde Gerçekleştirilmiştir.

Genel Müdürlüğümüz tarafından düzenlenen "Halk Sağlığı Hizmetleri Bölge Değerlendirme Toplantısı'' Bursa ilinde yapıldı. Genel Müdürümüz Prof. Dr. Sedat Kaygusuz başkanlığında yapılan toplantıya, daire başkanları, 15 ilin (Balıkesir, Bilecik, Bolu, Bursa ,Çanakkale, Çankırı, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ, Zonguldak, Yalova, Düzce) İl Sağlık Müdürleri ve Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanları katıldı. İki gün süren değerlendirme toplantısının ikinci gününde, kurum ziyaretleri yapıldı.

 

1
2

1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü

Dünyada yaşanan sosyoekonomik gelişmeler, sağlık hizmetlerinde yaşanan ilerlemeler ve bu hizmetlere erişimin artması doğuşta beklenen yaşam süresinin uzaması ile sonuçlanmıştır. Bu da 65 yaş ve üzeri nüfusu kapsayan yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranının artması anlamına gelmektedir. Yapılan projeksiyonlar, 2050 yılında dünya nüfusunun yaklaşık beşte birinin yaşlılardan müteşekkil olacağını göstermektedir.

Tabii olarak, zaman geçtikçe bireysel ve toplumsal etkisi artan yaşlılık ve yaşlı sağlığı hakkında farkındalık artırıcı faaliyetler gerçekleştirmek tüm insanlık için daha önemli hale gelmiştir. Buna istinaden “1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü” tüm dünyada, yaşlılara yönelik etkinliklerin gerçekleştirildiği özel bir gün olarak kabul edilmiştir.

Bireyin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan çevresine olan uyumunun azaldığı yaşam dönemi olarak bilinse ve genellikle olumsuz durumlarla birlikte anılsa da yaşlılık, tecrübelerin zirveye ulaştığı dönemdir ve iyi uyum sağlanması halinde aktif ve sağlıklı bir şekilde geçirebilir. Buna dayanılarak 2023 yılının teması “egzersiz yap, yaşamına hareket kat” olarak belirlenmiştir.

Yapılan bilimsel araştırmalar, düzenli aktivite ve egzersiz alışkanlığının sağlıklı yaşlanmanın en önemli belirleyicilerinden biri olduğunu ortaya koymuştur. Yaşlılık döneminde uygun, düzenli ve sürekli olarak geçekleştirilecek bedensel ve zihinsel egzersizlerin, bu dönemdeki yaşam kalitesini artıracağı ve kendini iyi hissetme duygusunu olumlu yönde etkileyeceği de unutulmamalıdır.

Ne yazık ki hareketsizlik, başka bir ifadeyle sedanter yaşam, ülkemiz için önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. TÜİK tarafından yapılan “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2022’ye göre, çalıştığı zamanlar dışında fiziksel aktivite veya boş zaman etkinliklerini hiç yapmayanların sıklığı 65 ve üzeri yaşlarda %71,4’tür. Dolayısıyla, fiziksel aktivite azlığını tersine çevirmek, yaşlı bireylerin aktif ve bağımsız yaşamalarını teşvik etmek yaşlılarımız kadar kendimiz için de bir ödev olarak görülmelidir.

Bu bağlamda Bakanlığımız, ilgili paydaşların katılımıyla ‘Türkiye Sağlıklı Yaşlanma Eylem Planı ve Uygulama Programı, 2021-2026’yı hazırlayarak, sağlıklı yaşlanma ve yaşlılara yönelik sağlık hizmetlerine dair kurum ve kuruluşların sorumluluklarını belirlemiş, bu amaca yönelik etkinlikleri ortaya koymuştur.

Yine, geliştirdiği Hastalık Yönetim Platformu (HYP) uygulaması ile aile hekimlerimize, kronik hastalıklara yönelik risk faktörlerini belirleme ve çok yönlü yaşlı izlemi ve değerlendirmesi yapabilme imkanını sağlamıştır.

Sağlıklı hayat merkezlerimiz de sağlıklı yaşama dair danışmanlık hizmetleriyle vatandaşlarımızın yanında olmaya devam etmektedir.

Biz de bu vesileyle vatandaşlarımızı;

  • Sağlıklı yaşlanmak ve aktif bir yaşlılık dönemi geçirmek için sağlıklı yaşam önerilerine uymaya,
  • Aile hekimini ziyaret ederek kronik hastalıklara yönelik tarama ve izlemlerini yaptırmaya,
  • Yaşlılarımızın çok yönlü yaşlı izleme ve değerlendirmesini yaptırmalarını sağlamaya,
  • Sağlıklı hayat merkezlerinden sağlıklı yaşam ve fiziksel aktivite desteği almaya,

davet ediyor, yaşlılarımıza sağlıklı günler diliyor, saygılarımızı sunuyoruz.

#egzersizyap#

#yaşamınahareketkat#

Publish the Menu module to "offcanvas" position. Here you can publish other modules as well.
Learn More.