Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “vücutta sağlığı bozacak ölçüde anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmaktadır. Vücut ağırlığının (kg) boy uzunluğunun (m) karesine bölünmesi ile hesaplanan “Beden Kütle İndeksi”nin 25’in üzerinde olması fazla kiloluluk, 30’un üzerinde olması ise obezite olarak tanımlanır. Bel çevresi ölçümünün, kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm’den fazla olması riskli; kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm’den fazla olması ise obezite olarak değerlendirilmektedir. Obezite başlı başına bir hastalık olmanın yanı sıra; fazla kilolu veya obez olmak hipertansiyon, tip 2 diyabet, hiperlipidemi, kalp-damar hastalıkları, inme, bazı kanser türleri, kas-eklem hastalıkları ve solunum sistemi hastalıkları gibi pek çok hastalık/sağlık sorunu için riski artırır.
Fazla kiloluluk ve obezitenin nedenlerinin birçoğu önlenebilir ve geri dönülebilir durumlardır. Obezitenin temel nedeni tüketilen kalori ile harcanan kalori arasındaki dengesizliktir. Giderek değişen beslenme alışkanlıkları ile yağ ve serbest şeker düzeyi yüksek, yüksek enerji içeren gıdaların tüketimi artış göstermektedir. Ayrıca, zaman içinde birçok iş kolunun doğasının değişmesi, kentleşme ve ulaşım imkanlarının gelişmesinin de etkisi ile fiziksel aktivite düzeyi azalmıştır.
Obezite tüm dünya ile birlikte ülkemizde de hızla artmaktadır. DSÖ’nün 2021 yılında yayımlanan raporuna göre 2016 yılında dünyada erişkinlerin %39’unun fazla kilolu veya obez, %13’ünün ise obez olduğu; 2030 yılına kadar 1 milyar insanın obezite yaşayacağının tahmin edildiği bildirilmiştir. DSÖ’nün 2024 tarihli raporuna göre ise 2022 yılında erişkin nüfusun %43’ünün fazla kilolu veya obez, %16’sının ise obez olduğu belirtilmiştir.
Dünya Obezite Federasyonu’nun 2023 yılı raporunda mevcut eğilimler devam edecek olursa 2035 yılında ise dünya genelinde obezite ile yaşayacak insan sayısının 1,9 milyar olarak tahmin edildiği, bunun ise her 4 kişiden 1’i olacağı bildirilmiştir. Bu tahmin aynı zamanda dünya 2035 yılında nüfusunun yarısının (4 milyar kişi) fazla kilolu veya obez olacağına işaret etmektedir. Yine aynı rapora göre 2020 yılında her 11 çocuktan 1’inin obez olduğu, 2035 yılına kadar %100’ün üzerinde bir artış sonucu 400 milyon çocuğun obeziteye sahip olacağı öngörülmektedir.
Dünya genelinde çocukluk çağı obezitesinin artış hızının daha yüksek olması dikkat çekicidir. Ayrıca obezitenin fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığa olumsuz etkilerinin akademik performansı da içereceği unutulmamalıdır. DSÖ’nün raporuna göre 2022 yılında 160 milyon 5-19 yaş çocuk ve ergen ve 37 milyon 5 yaş altı çocuk obezdir. Dünya Obezite Federasyonu’nun 2035 yılı tahmini ise toplamda 400 milyon çocuğun obez olacağı yönündedir.
Obezite ile mücadelede “önleme” çalışmaları, yani obezite ve komplikasyonlarının meydana gelmemesi için uğraş vermek esastır. Bu kapsamda toplum eğitimleri ve farkındalık düzeyini artırmaya yönelik çalışmaların devamlılığı önem taşımaktadır. Obezite ile mücadele için tüm yıl/yıllar boyunca çalışmalar devam etmeli, eylemler gerçekleştirilmelidir. “4 Mart Dünya Obezite Günü” gibi özel günler ise konuyu gündeme taşımak, toplumda farkındalık oluşturmak ve dikkat çekmek için önemli fırsatlardır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Bakanlığımız ve İl Sağlık Müdürlüklerimizce, 4 Mart’ta Dünya Obezite Günü için çeşitli etkinlikler planlanmaktadır.
Dünya Obezite Federasyonu, bu yıl 4 Mart Dünya Obezite Günü için “Sistemleri Değiştir, Sağlıklı Yaşa” temasını belirlemiştir. Tek başına yapılacak müdahale girişimlerinin salgın boyutuna ulaşana obezite ile mücadelede yetersiz kalacağına dikkat çekilen bu tema ile sağlık ve gıda sistemlerindeki değişiklikler ve çevresel düzenlemeleri içeren kapsamlı bir yaklaşıma vurgu yapılmaktadır.
Ülkemizde 2010 yılında uygulanmaya başlanan “Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı” çerçevesinde “Obezite ile Mücadele ve Fiziksel Aktivite Eylem Planı” güncellenerek uygulanmaya devam etmektedir. Ayrıca Bakanlığımızca uygulanmakta olan “Türkiye Diyabet Programı” ve “Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı” da gerek sağlıklı beslenme gerekse obezite ile mücadeleye doğrudan ve dolaydı katkıları olan programlardır.
Obeziteden korunma ve obezite ile mücadelede en önemli iki unsur sağlıklı beslenmek ve fiziksel aktivitenin artırılmasıdır. Obezite ve obezitenin neden olduğu kronik hastalıklar ile vitamin ve mineral yetersizliklerinin önlenmesi bireyin sağlığı kadar toplum sağlığı açısından da önem taşımaktadır. Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenmenin yanı sıra aktif bir yaşam için artırılmış fiziksel aktivite düzeyine dayalıdır.
Sağlıklı yaşam için yetişkinlikte haftanın en az 5 günü ve günde en az 30 dakika orta şiddetli veya haftada en az 75 dakika yüksek şiddetli; çocukluk çağında ise günde en az 60 dakika orta veya yüksek şiddetli fiziksel aktivite yapılmalıdır.
Besin gruplarında yer alan besinlerden sağlıklı seçim yapılabilmesi için bireyin sağlık ve hastalık durumuna, yaş ve cinsiyetine, fiziksel aktivite ve fizyolojik durumuna (gebe ve emziklilik) göre; besinlerin yapısal özellikleri, posa, yağ, tuz ve eklenmiş şeker içerikleri dikkate alınarak seçimler yapılmalıdır.
Obezite de dahil, beslenme ile ilişikli kronik hastalıkların gelişimini önlemek için sağlıklı beslenme kültürünün edinilmesi önemlidir. Bunun için temel bazı öneriler şöyle özetlenebilir;
Obezitenin Tedavisi Nasıl Yapılır, Nerelere Başvurulabilir?
Obezite, tedavi edilmediği takdirde yan etkileri ile yaşam süresini kısaltan, yaşam kalitesini bozan, doku ve organları olumsuz etkileyen bir döngüye geçmektedir.
Obezitenin tedavisinde uygulanabilecek yöntemler; tıbbi beslenme (diyet) tedavisi, egzersiz tedavisi, davranış değişikliği tedavisi, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavidir. Diyet tedavisi, artmış fiziksel aktivite ve davranış terapisi “ağırlık kaybı” tedavisinin üç temel bileşenidir.
Obeziteli bireylerde vücut ağırlığını kaybetme başarısının artırılması, hızlı ve hatalı kilo verme yöntemlerinden uzak durulması için çok disiplinli yaklaşım önemlidir. Obezite tedavisinin başarılı bir şekilde yürütülmesi için; “sağlıklı beslenme, egzersiz ve davranış değişikliği” içeren üçlü tedavi programının; hekim, diyetisyen, psikolog, psikiyatrist, fizyoterapist ve egzersiz uzmanı gibi meslek gruplarından oluşan bir ekip tarafından uygulanması gerekir.
Obeziteli bireyin diyetisyenler tarafından beslenme durumunun değerlendirilip bireyin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite düzeyine, fizyolojik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına uygun, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayacak bir beslenme planı yapılması, diyet tedavisini oluşturmaktadır.
Fazla kilolu ve obeziteli bireyler, beslenme ile ilgili konularda doğru bilgi edinmek ve diyet tedavisi almak için, aile hekimi aracılığı ile İlçe Sağlık Müdürlükleri, Toplum Sağlığı Merkezleri ve Sağlıklı Hayat Merkezlerinde verilen beslenme/obezite danışmanlığı hizmetinden yararlanabilir.