Üst Bant Görseli

13 Eylül Sepsis Günü

           13 Eylül günü, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 10 yıldır dünya sepsis ve sepsis farkındalık günü olarak kabul edilmiştir.

          Sepsis (halk arasında bilinen adıyla kan zehirlenmesi) vücudun çeşitli mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlara (zatürre, ishal gibi) tepki olarak kendi doku ve organlarına zarar vermesi ile ortaya çıkar. Erken tanı konulmaz ve tedavi hemen başlanmaz ise tüm vücudu etkileyen şok, çoklu organ yetmezliği, sakatlık ve ölümlere yol açabilen bir klinik durumdur. Sepsis vakalarının %80’i bir hastane dışında meydana gelmektedir.

           Her yıl 47-50 milyon sepsis vakası olmakta ve bu vakaların 11 milyona yakını ölümle sonuçlanmaktadır. Dünya çapındaki ölümlerin 5’de 1’i sepsisle ilişkili olmakta ve  2,8 saniyede 1 kişi sepsis nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Sepsis nedeniyle yaşanan vefatların, tüm dünyadaki toplam can kayıplarının %20’sini oluşturduğu tahmin edilmekle birlikte vefat sayısın sepsis yaşanan ülkelerin koşullarına göre %15 ila %50’si arasında değiştiği saptanmıştır. Sepsisten iyileşenlerin %50’ye yakınında uzun vadede fiziksel ve/veya psikolojik etkiler olmaktadır. Sepsis hastanelerdeki ölüm nedenlerinin, hastaneye yeniden yatışların ve sağlık hizmeti maliyetlerinin birinci nedenidir.

          Sepsis vakalarının %40’ı 5 yaş altı çocuklardır. Sepsis tıbbi bir acil durum olup her saat hasta için önemlidir. Hastane ve hastane dışında sepsis belirtileri gösteren (aşırı titreme/kas ağrısı, anlaşılmaz konuşma/bilinç bulanıklığı, gün boyu idrar yapmama, nefes darlığı, ateş düşüklük/yüksekliği, ölecek gibi hissetme, ciltte aşırı solukluk/benekli cilt) kişilerin derhal tıbbi yardım alması sağlanmalıdır.

          Tüm insanlar sepsis olabilir; anacak immün sistemi baskılı olan kişiler özellikle risk altındadır. 60 yaş üstü yetişkinler, 1 yaş altı çocuklar, gebeler, kronik akciğer/karaciğer/kalp hastalığı olanlar, diyabet ya da AİDS hastalığı bulunanlar, dalağı alınmış kişiler sepsis için riskli gruplar içerisinde kabul edilmektedir.

          Bir enfeksiyon sepsis kliniğine doğru ilerliyorsa en kısa sürede tanı konması ve uygun antibiyotik ile tedavi edilmesi sepsisi kontrol altına alır ve hayatları kurtarır. Erken tanı ve tedavi ile sepsise bağlı ölümlerin yaklaşık yarısı önlenebilmektedir.

          Sepsis, “sepsis farkındalığ”ının artırılması öncelikli olmak üzere; sanitasyon önlemlerine uyumun arttırılması, gereksiz/fazla antibiyotik kullanımının önlenmesi, aşılamanın etkin yürütülmesi, immun sistemi baskılayan hastalıkların kontrol altında tutulması, hastanelerde enfeksiyon kontrol önlemleri ve doğru  el hijyeni uygulamalarının etkin yürütülmesi ile önlenebilir.

Kaynak: https://www.worldsepsisday.org/

Dünya Alzheimer Günü

Alzheimer hastalığı, ileri yaşlarda “demans” tablosuna en fazla neden olan, yaşam süresinin uzamasıyla birlikte giderek artan sıklıkta görülen, topluma getirdiği fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkiler nedeniyle de önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen yıkıcı bir hastalıktır.

Bu nedenle, her yılın 21 Eylül günü “Dünya Alzheimer Günü” olarak belirlenmiş olup gün vesilesiyle hastalığa ve etkilerine dikkat çekmek üzere çeşitli faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Buna istinaden 2023 yılının teması "Alzheimeri Tanı, Alzheimerden Korun” şeklinde belirlenmiştir.

Bilindiği gibi ileri yaşlarda hafızayı, düşünmeyi, günlük aktiviteleri gerçekleştirme yeteneğini olumsuz etkileyen ve genellikle ilerleyici karakter sergileyen çöküntü halleri “demans” olarak bilinir. Dünya Sağlık Teşkilatı verilerine göre;

  • Dünyada 55 milyondan fazla demanslı hasta mevcuttur.
  • Küresel olarak yaşlı insanlar arasında engelliliğin ve bağımlılığın en önemli nedenlerinden biri demanstır.
  • Demans, önde gelen ölüm nedenleri arasında da yedinci sıradadır.
  • Alzheimer hastalığı demans vakalarının yarısından fazlasını (%60-70) oluşturmaktadır.

TÜİK tarafından yayımlanan 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması Raporu’na göre, ülkemizde 65 yaş üzerindeki bireylerde Alzheimer görülme sıklığı %5,5 olup buna göre ülkemizdeki Alzheimer hasta sayısının 460 binden fazla olduğu söylenebilir.

Alzheimer hastalığı sinir hücrelerinin kaybı ve beynin ilerleyici harabiyetine neden olan, iyileşmesi mevcut şartlarda mümkün olmayan, 5-10 yıllık süreci kapsayan ve yavaş seyreden ileri yaş hastalığıdır. Sağ kalım süresi hastanın yaşı, tanı sırasındaki evresi ve yeni hastalıkların ortaya çıkmasıyla yakın ilişkilidir. Erken evrede bu süre 10 yıl veya biraz üzeri iken, ileri evredeki bir hasta için ortalama 3 yıldır.

Uzun yıllardır bilimsel araştırmalara konu olsa da genetik geçiş gösterenler haricinde hastalığın gelişim nedeni kesin olarak belirlenebilmiş değildir. Bununla birlikte hastalığı ve seyrini etkileyen bir kısım risk faktörleri belirlenmiş olup bu faktörler; ileri yaş (65 yaş üzeri), sigara kullanma, fazla alkol tüketme, yetersiz ve dengesiz beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, sosyal olarak izole olma, düşük eğitim düzeyi, ailede Alzheimer öyküsü, yüksek tansiyon (hipertansiyon), yüksek kan şekeri (diyabet), aşırı kilolu veya obez olma’dır.

Araştırmalar söz konusu risk faktörleriyle zamanında ve etkin bir mücadelenin, bugün için hastalık riskini azaltmada ve hastalıkla mücadelede ilk ve en etkili aşama olduğuna dair kanıtlar sunmaktadır.

Tipik olarak öğrenme ve yakın bellek bozukluğu ile kendini gösteren Alzheimer Hastalığının on uyarı belirtisi aşağıda sıralanmıştır:

  1. Bellek kaybı,
  2. Dil problemleri,
  3. Zayıf ya da azalmış muhakeme,
  4. Eşyaları kaybetme,
  5. Kişilik değişiklikleri,
  6. Bilinen görevleri yerine getirmede zorluk,
  7. Zaman ve yer oryantasyon bozukluğu,
  8. Soyut düşünmede problemler,
  9. Ruh hali ve davranış değişiklikleri,
  10. Bir şeye başlama ya da girişim kaybı.

Bu uyarıların bilinmesi, zamanında hekime müracaat edilmesi, tanının mümkün olan en erken evrede konulması ve etkin tedavi yaklaşımları sağ kalım süresi ve yaşam kalitesi bakımından oldukça önemlidir.

Hastalığın tanısı klinik bulgulara dayanılarak konur. Üzerinde yoğun çalışmalar yapılsa da hastalığın kesin tedavisi bugün için yoktur. Bununla birlikte, yapılan tedavilerle hastalığın semptomları azaltılabilir, ilerlemesi yavaşlatılabilir. Öncelikli amaç, hastanın yaşam kalitesini arttırmak olup tedavi sürecinin multidisipliner bir anlayışla yönetilmesi en ideal yaklaşımdır.

Alzheimer Hastalığında davranış problemlerinin yönetiminde ilaç dışı yaklaşımlar önemlidir ve yapılandırılmış aktiviteler, çevresel müdahaleler, algısal güçlendirme ve gevşeme teknikleri, sosyal temas ve davranış terapisi gibi birçok stratejiyi içerir.

Semptomların yönetilmesinde hastaya yardımcı olabilecek birtakım öneriler aşağıda sıralanmıştır:

  • Fiziksel olarak aktif kalmak,
  • Sağlıklı beslenmek,
  • Sigara içmeyi ve alkol almayı bırakmak,
  • Keyif alınan şeyleri yapmaya devam etmek,
  • Zihni aktif tutmanın yeni yollarını denemek,
  • Önemli şeyleri not almak,
  • Arkadaşlar ve aile fertleriyle vakit geçirmek,
  • Düzenli doktor kontrollerini yaptırmak.

Başlangıçta ve izleyen görüşmelerde hasta ve çevresi bakımından güvenlik risklerinin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, gerekli tedbirlerin alınması da ihmal edilmemesi gereken konulardan biridir. Bu tedbirler çoğu zaman hayat kurtarıcı olabilir.

Bakanlığımız, hazırlamış ve yayınlamış olduğu “Türkiye Sağlıklı Yaşlanma Eylem Planı ve Uygulama Programı, 2021-2026” ile vatandaşlarımızın aktif ve sağlıklı yaşlanmalarına, yaşlılık döneminde sık karşılaştıkları sağlık sorunlarının erken teşhisi ve tedavisine, zamanında gerekli tedbirlerin alınarak  yaşam kalitelerinin yükseltmesine yönelik çok sektörlü ve kapsamlı faaliyetleri belirlemiştir.

Bu bağlamda geliştirdiği ve Hastalık Yönetim Platformu (HYP) adını verdiği uygulamayla da aile sağlığı merkezlerinde hipertansiyon, diyabet ve obeziteye yönelik tarama ve izlemlerin, kardiyovasküler risk değerlendirmesi ile çok yönlü yaşlı değerlendirmesinin düzenli bir şekilde yapılmasına, böylelikle bireylerin fonksiyon kayıplarının ve engelli hale gelmelerinin önüne geçilmesine yönelik önemli bir adım atmıştır.

Sağlıklı hayat merkezleri de bünyesinde barındırdığı sigara bırakma poliklinikleri; diyetisyen, psikolog, sosyal çalışmacı, fizyoterapistler ile birinci basamak tanı, tedavi ve rehabilitasyon sürecinin önemli destekçisi olmaya devam etmektedir.

Bu yıl kamu hastaneleri bünyesinde teşekkül ettirilen “Sağlıklı Yaş Alma Merkezleri (YAŞAM)” ise yaşlılarımızın sağlık hizmetlerine erişmelerini sağlayan önemli yapı taşlarından biri olmaya adaydır.

Sağlanan imkanlardan faydalanmak, risk faktörleri ile zamanında ve etkili mücadele ederek Alzheimer hastalığından korunmak ellerimizde…

#AlzheimeriTanı

#AlzheimerdanKorun

Bağımlılığa Değil, Hayata Sarıl

Ülkemizde her yıl halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak ve yürütülen çalışmaları daha görünür kılmak amacıyla “Halk Sağlığı Haftası” etkinlikleri gerçekleştirilmektedir.

Önlenebilir bir halk sağlığı problemi olan ve her yıl ülkemizde binlerce kişinin ölmesine, çok daha fazlasının ise hastalanmasına neden olan tütün bağımlılığı konusunda, toplumdaki farkındalığı artırarak kullananlarda tutum ve davranış değişikliği oluşturmak amacıyla özel gün ve haftalarda çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir.

Bu yıl 03-09 Eylül 2023 tarihlerinde gerçekleştirilecek “Halk Sağlığı Haftası” etkinlikleri kapsamında, her gün belirlenen bir halk sağlığı alanı çerçevesinde etkinlikler gerçekleştirilecek olup, 8 Eylül 2023 Cuma günü “Bağımlılığa Değil, Hayata Sarıl” temasıyla Tütün Bağımlılığı ön plana çıkarılacaktır.

Bu kapsamda ;

  1. İnsanların yoğun olarak kullandığı AVM, sinema, şehir meydanı, park gibi yerlerde stantların kurulması,
  2. Bu stantlarda;
    1. Tütün ürünü kullanımının zararları, ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı ve ilinizde faaliyet gösteren sigara bırakma poliklinikleri ile kapalı alanlarda tütün ürünü kullanımı durumunda vatandaşların ihbarda bulunabilecekleri ALO 184 SABİM -Tütün İhbar Hattı hakkında afiş, broşür gibi materyaller ile gerekli bilgilendirmelerin yapılması,
    2. Vatandaşlara karbonmonoksit (CO) ölçümü yapılması ve tütün ürünü kullanan vatandaşlarımızın sigara bırakma polikliniklerine ve ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı’na yönlendirilmelerinin sağlanması
  3. Tüm sağlık kuruluşlarımız ile vatandaşların yoğun olarak kullandıkları yerlerde dumansız hava sahası ve sigaranın zararlarının anlatıldığı afiş ve benzeri bilgilendirme materyallerinin asılması,
  4. Düzenlenecek etkinliklere üst düzey yöneticilerinin katılımlarının sağlanarak, toplumun tüm kesimlerinin dâhil edilmeye çalışılması
  5. Bilgilendirmelerin özellikle yerel medya kuruluşlarına yapılması ve tüm medya unsurlarında yer almasına özen gösterilmesi
  6. Bağımlılıkla Mücadele il koordinasyon kurulu üyesi kurum ve kuruluşların sosyal medya hesaplarından belirlenen mesajların paylaşılması

Toplumun bilgilendirilmesine ve farkındalık oluşmasına hizmet edecek temel faaliyetler olup il müdürlüklerimiz tarafından ilave başkaca yerel dinamikler ön planda bulundurularak  daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlayacak faaliyetlerde yapılmalıdır.

3
1
5
2
4

Hayata Sağlıklı Başlamak Her Bebeğin Hakkıdır

Vizyon

Bebeklikten gençliğe sağlık alanında her türlü sorunu tanımlama, çözme ve önlemeye yönelik programlar geliştiren lider bir kurum olmaktır.

Faaliyetler

Çocuklar, bir ülkenin geleceği ve umudu olmalarının yanı sıra, toplumun en kırılgan grubunu da oluşturmaktadırlar. Bu nedenle en iyi koşullarda dünyaya gelmelerinin sağlanması, büyümeleri ve gelişmeleri için en uygun ortamın hazırlanması, geleceğe dönük fiziksel, ruhsal ve zihinsel donanımlarının en üst düzeyde oluşturulması ülkenin geleceği açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bu görevler, ayrıca anayasa ve yasalarla da ilgili kişi ve kurumlara yüklenmiştir. Genel Sağlık Sigortası kapsamında ülkemizde tüm çocuklara 18 yaşına dek ücretsiz sağlık hizmeti sunulmaktadır.

Günümüzde çocuk sağlığına yönelik programların temel hedefi artık yalnızca çocuk yaşatma olmaktan çıkıp, sağlık sorunlarının yarattığı diğer olumsuzlukları önlemek ve gidermek olmaktadır. Bu amaçla yürütülen çalışmalardan birisi de izlemlerdir. Bebek, çocuk, ergen izlemlerinde temel öngörü, hastalık ortaya çıktıktan sonra iyileştirmek için uğraşmak yerine, hastalığa zemin hazırlayan koşulların önceden tespit edilerek önlenmesidir. Bu hizmetten yararlanmak her çocuğun en doğal hakkıdır. Ülkemizde doğan her bebek; doğumdan sonra ilk yıl içinde 9, 6 yaşına dek toplam 16 kez ve 6-19 yaşta yılda 1 kez belirlenen izlem dönemlerinde ücretsiz olarak izlenmektedir. Belirlenen izlem zamanları asgari olup, tespit edilen durumlara göre izlem sayısı artırılmaktadır.

 “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı” ile; “bebeklerin doğumdan hemen sonra emzirmeye başlatılması, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi ve 6. aydan sonra uygun besinlerle beraber emzirmenin 2 yaş ve ötesine kadar devam ettirilmesi” ve bu şekilde tüm bebeklerin yaşama sağlıklı başlaması temel amacımızdır. Emzirmenin korunması ve desteklenmesi ile programın temelini oluşturan başarılı emzirmede 10 adım stratejisinin tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında uygulanması ve devamının sağlanması, ayrıca beslenme bozukluklarının önlemesi yoluyla çocuklarda ölüm ve hastalıkların oranlarını düşürmek hedeflenmektedir.  Anne sütü bebekler için en ideal besindir.

Doğumdan iki yaşın sonuna kadar devam eden süreç, çocuklarda en uygun fiziksel büyüme- gelişme, davranışsal gelişme ve yaşama sağlıklı başlangıç için “kritik pencere” dönemidir. Anne sütüne ilave olarak verilen besinler tamamlayıcı besin olarak, bu besinlerin tüketildiği dönem ise tamamlayıcı beslenme dönemi olarak adlandırılmakta, bu döneme özel Tamamlayıcı Beslenme Programı yürütülmektedir. Bu amaçla sağlık personeline yönelik Tamamlayıcı Beslenme Danışmanlık Eğitimleri, Anne Sütü ve Emzirme Danışmanlığı Eğitimleri ile koordineli olarak yürütülmeye devam etmektedir. Eğitimler ile sağlık çalışanlarının annelerin ve bebeklerin özelliklerine ve ihtiyaçlarına özel danışmanlık verebilmeleri sağlanmaktadır.

Dengesiz ve yetersiz beslenmeye bağlı sağlık sorunlarından olan Raşitizmin ve buna bağlı sağlık sorunlarının önlenmesi ve bebeklerin kemik gelişimini desteklemek amacıyla D vitamini desteği, demir yetersizliğinin olumsuz etkilerinden korumak amacıyla ise Demir desteği tüm bebeklere ülke genelinde ücretsiz olarak sağlanmaktadır.

Tarama programları dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemli koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri arasındadır. Çocukların hayata sağlıklı başlayabilmesi için, bebek doğmadan önce anne/baba adaylarına yönelik ve doğduktan sonra bebek/çocuklara yönelik birçok tarama programları yürütülmektedir. Taramalar ile hastalık ortaya çıkmadan önce tüm koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinin sunularak sağlıklı bebek doğumu için anne/baba adaylarının danışmanlık hizmetlerine yönlendirilmesi, bebek/çocukların sağlıklı bir şekilde hayata başlatılması, hasta doğanlarda erken tanı ve tedavi ile hastalığın iyileştirilmesi, ölümden, engellilikten korunması ve hastalığın kontrol altına alınarak yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda; evlilik öncesinde Spinal Musküler Atrofi Taşıyıcı Taraması ve Hemoglobinopati Kontrol Programları ile, çocuk sahibi olmak isteyen eş/eş adaylarına yönelik tarama hizmetleri sunulmaktadır. Tarama programları kapsamında önce erkek eş/eş adayı taranmakta, erkek eş/eş adayının taşıyıcı/şüpheli/hasta çıkması durumunda kadın eş adayı taranmaktadır. Her iki eş/eş adayında normalin dışında bir sonuç elde edilmesi durumunda genetik danışmanlık için yönlendirilmektedir.

Yenidoğan taraması, işitme taraması (yenidoğan ve ilkokul 1. Sınıflara yönelik), görme taraması (0-3 ay bebekler, 36-48 aylık çocuklarda ve ilkokul 1. Sınıflara yönelik) ve gelişimsel kalça displazisi taraması programları ile bebek/ çocuklara yönelik tarama hizmetleri sunulmaktadır.  Bu doğrultuda bebek/çocuklar belirlenen durumlar ya da hastalıklar açısından taranmakta, şüpheli sonuçlarda ileri tetkikler yapılarak erken tanı ve tedavi için ilgili kliniklere sevk edilmektedir.

Ülke genelinde bebek ve çocuklara standart hizmet sunumunun sağlanması amacıyla doğumdan itibaren bebeğe eli değen, hizmet veren sağlık personellerine yönelik eğitimler düzenlenmektedir. Bu kapsamda; Doğumda bebeğe eli değen tüm sağlık çalışanlarını hedef alan, temel resusitasyon uygulamalarının yerleştirilmesi için bu konuda standart uygulama yapacak, eğitim almış sağlık personelinin yetiştirilmesiyle önlenebilir ölüm nedenlerinden olan asfiksiye bağlı mortalite ve morbiditeyi azaltmak amacıyla “Yenidoğan Canlandırma Eğitimi (NRP)”, yenidoğan dönemi bebek ölümleri ile çocukluk çağı ölümlerini azaltmak amacıyla çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarına yönelik “Yenidoğan Yoğunbakım Güncelleme Eğitimi” ve “Çocuk Acil ve Çocuk Yoğunbakım Temel Eğitim Programları” ile sağlıklı doğan yenidoğanın alması gereken temel bakımı verebilecek şekilde sağlık personelinin donanımını artırmak amacıyla hekim dışı sağlık personeline yönelik “Temel Yenidoğan Bakımı Eğitimi Programı” yürütülmektedir.

Çocukluk çağı yaralanmaları ile beraberinde gelen sakatlık ve ölümleri asgariye indirmek, ev kazaları ve olumsuz sonuçlarını önlenmek amacıy1la, düşme, boğulma, yanık ve zehirlenme başlıkları altında Çocuk Güvenliğinin Sağlanması Programı yürütülmektedir.

Yapılan tüm çalışmalarla bebeklerin hayata sağlıklı başlaması, güvenle büyümesi amaçlanmaktadır.

Aşıyla Güvende Kal, Şüphede Kalma

İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere yol açan pek çok hastalık günümüzde "Aşı"nın bir zaferi ve "Aşı"nın gücü olarak artık görülmemektedir. Örneğin çiçek hastalığı 1977 yılından itibaren aşılama sayesinde tamamen yok edilmiş, hastalık etkeninin yok edilmesi üzerine 1987 yılında çiçek aşısı uygulamalarına ihtiyaç kalmadığından aşılaması tüm dünyada durdurulmuştur. Çok önemli bir çocukluk çağı bulaşıcı hastalığı olan poliomiyelit (çocuk felci) hastalığına karşı dünya genelinde yaygın aşılama çalışmaları yapılmış ve hastalık yok edilme aşamasına gelmiştir. Ülkemizde son polio vakası 26 Kasım 1998 tarihinde görülmüş, daha sonraki yıllarda poliomiyelit vakası tespit edilmemiştir. Ülkemizin de içinde bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi 21 Haziran 2002’de Poliodan Arındırılmış Bölge Sertifikası almıştır. Maternal-Neonatal Tetanozu Eliminasyonu Programı, 1994 yılında başlatılmış; Nisan 2009’dan bu yana Türkiye yenidoğan tetanozunu elimine etmiş ülkeler arasına katılmıştır. Ülkemizde olduğu gibi dünyadaki pek çok ülkede uzun yıllardır sürdürülen aşılama programları ile difteri hastalığı da görülmemektedir. Ülkemizde son difteri vakasının görüldüğü 2011 yılından bu yana difteri görülmemektedir. 

Ülkemizde, 1981 yılında Genişletilmiş Bağışıklama Programı başlatılmış olup program kapsamında çocukluk çağı aşılama takvimimizde günümüzde13 hastalığa (boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, suçiçeği, hepatit A, hepatit B ile S. pneumoniae ve H. influenzae tip b’ye bağlı invaziv hastalıklar) karşı aşı uygulaması yapılmaktadır.

Ülkemizde uygulanmakta olan bebeklik ve çocukluk dönemi aşı takvimi, Bağışıklama Bilimsel Danışma Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda ve dünyadaki bilimsel gelişmeler takip edilerek oluşturulmaktadır. Ülkemizdeki tüm çocuklarımıza ve risk grubunda olan erişkinlere ücretsiz olarak uygulanmaktadır.

Ülkemizde ulaşılan yüksek aşılama oranları ile birlikte aşılama programımızda yer alan bazı aşı ile önlenebilir hastalıklar görülmeye devam etmekle birlikte vaka sayılarında önemli düşüşler sağlanmıştır. Örneğin Ülkemizde, 2002 yılından bu yana yürütülmekte olan Kızamık Eliminasyon Programı kapsamında gerçekleştirilen yoğun aşılama ve sürveyans çalışmaları ile kızamık vaka sayılarında önemli bir azalma kaydedilmiştir. Ancak, halen dünyada kızamık virüsü dolaşımı devam etmekte olup Dünya Sağlık Örgütü tarafından; hastalığın doğal seyri, dünya genelinde aşı kapsayıcılığındaki düşüşler, zayıflamış kızamık sürveyansı ve COVID-19 nedeniyle aşılama faaliyetlerinde meydana gelen kesintiler ve gecikmeler sebebiyle görülmeye devam eden vakalar; kızamığın dünyanın her bölgesi için tehdit olabileceği anlamına geldiği bildirilmiştir. Bu nedenle, virüs dolaşımının devamlılığında rol oynayabilecek olan aşısız veya eksik aşılı tüm çocukların kızamık içeren aşı ile aşılanmaları son derece önemli olup bu konuda ülkemizde yoğun çalışmalar yürütülmektedir.

Ülkemizde her yıl yaklaşık 1.200.000 bebeğe aşı uygulaması başlatılmaktadır. Uygulanan aşılar, Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan "İyi Üretim Prosedürleri" kurallarına uygun üretilmiş ve uluslararası referans laboratuvarlarında test edilmiş aşılardır. Ayrıca, aşılar teslim alınıp kullanıma sunulmadan önce Ulusal Referans Laboratuvarlarımızda da test edilerek uygunluğu kanıtlanmaktadır. Aşılar üretim aşamasından başlayıp aşılanacak kişiye ulaştırılana kadar tüm sağlık kuruluşlarında soğuk zincir kuralları ve elektronik takip sistemi içerisinde uygun ısı aralığında korunmaktadır. Aşı buzdolapları ve soğuk hava depolarının ısıları elektronik ortamda anlık olarak takip edilmekte ve soğuk zincir kırılmaları engellenerek aşıların sorunsuz uygulanması sağlanmaktadır.

Son yıllarda, dünyada toplumlar arasında bebeklik ve çocukluk çağı aşıları konusunda ortaya çıkan tereddüt giderek artmaktadır. Aşılanmamış veya eksik aşılı kişiler nedeniyle; bazı hastalık etkenlerinin küresel dolanımın artması, göçler, savaşlar vb. sonucu, aşı ile önlenebilen bulaşıcı hastalıkların görülme riski yükselmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2019 yılında “aşı reddi/tereddütü” öngörülen “Küresel Sağlığa Yönelik 10 Tehdit”ten birisi olarak bildirilmiş olup bununla etkin mücadele edilmeye büyük çaba harcanmaktadır. Bu kapsamda tüm dünyada çeşitli adımlar atılmakta ve önlemler alınmaktadır.

Aşı ile önlenebilir hastalıklar konusunda kazanılan başarının sürdürülmesi aşı kabulünün yüksek olması ve aşı kapsayıcılığının hedeflenen düzeylerde olması ile devam ettirilebilecektir. Aşılama hizmetlerinin kesintisiz ve etkin bir şekilde yürütülmesi bu başarı için vazgeçilmezdir. Bununla birlikte ulusal Genişletilmiş Bağışıklama Programı hedeflerimize ulaşılması, ulaşılan hedeflerin sürdürülmesi için her çocuğun hayata sağlıklı bir başlangıç yapması ve sağlıklı erişkinler için bağışıklamanın önemi konusunda farkındalık yaratmak; hayatın her aşamasında aşılamanın önemi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için bağışıklama çalışmalarının güçlendirilmesi ile aşı kabulünün hem bebek ve çocuklar için hem de her yaştan birey için yüksek olması sağlık bir toplum oluşması ve devamlılığında esastır.

c828765e-0577-4b84-83a1-db379a90607c
b7651863-090d-46be-9c88-7b7d1938a893
ea6385c2-5fd6-4b37-8d82-f6919e5daad5
fcfa895b-8a2d-4bc1-800e-ab883736aa0b
e3fcfb28-76a1-4ac1-9a8e-e1f9f69cf0a8

Publish the Menu module to "offcanvas" position. Here you can publish other modules as well.
Learn More.